Varlıkların, duyguların, düşüncelerin, kavramların ve çeşitli durumların karşılığı olarak kullanılan sözcüklere isim (ad) denir.
İsimler, 3 ana başlıkta incelenir:
Tek olan, diğer varlıklara benzemeyen varlıkları karşılayan adlardır. Bu isimler, varlıklara sonradan verilir. Verilen bu isim, özel ismin verildiği kişi veya varlık tanındıktan sonra söz konusu kişi veya varlığı zihnimizde canlandırır ve onunla özdeşleşir.
Özel isimler şu şekilde sınıflandırılabilir:
Kişi (şahıs) adları ve soyadları: Mustafa Kemal Atatürk, Cem Yılmaz, Tarkan, Arda Turan…
Kıta, devlet, ülke, millet isimleri: Avrupa, Türkiye, Almanya, Türk, Yunan…
Bölge, şehir, köy, semt, cadde ve yer adları: İç Anadolu Bölgesi, İstanbul, Kadıköy, Ortaköy, Vatan Caddesi…
Dil, din ve mezhep adları: Türkçe, İngilizce, İslamiyet, Hristiyanlık, Sünni…
Eser (kitap, dergi, gazete) isimleri: Safahat, Bilim Çocuk, Milliyet…
Kurum, dernek, işletme isimleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Yeşilay Derneği, Atatürk Çapa Fen Lisesi, Güven Bakkaliyesi…
UYARI: Özel isimlerin ilk harfi büyük yazılır ve özel isimlere gelen çekim ekleri kesme işaretiyle ayrılır.
UYARI: Özel isimlere gelen yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz. Özel isimlere gelen yapım eklerinden sonra gelen çekim ekleri de kesme işaretiyle ayrılmaz.
Türk | – | çe | – | nin | → | Türkçenin |
yapım eki | çekim eki |
» Ankaralı, İngilizceden…
Aynı türden olan varlıkların ve kavramların ortak isimleridir.
NOT: Bazı cins isimler özel isim olarak kullanılabilmektedir.
Aynı türden varlığın bir tanesini karşılayan isimlerdir.
Aynı türden olan birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. Türkçede isimlere çoğul anlam “-lar /-ler” çoğul ekiyle kazandırılır. Bu eki alan isimler çoğul isimlerdir.
UYARI: Çoğul eki (-lar / -ler) bazen cümleye farklı anlamlar da kazandırabilir.
Çoğul ekini almadığı halde birden çok varlıktan oluşan bir grubu karşılayan isimlerdir.
Beş duyu organımızdan en az biriyle algılayabildiğimiz; yani görebildiğimiz, duyabildiğimiz, dokunabildiğimiz, tadabildiğimiz veya koklayabildiğimiz varlıklara verilen isimlerdir.
Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden sözcüklerdir.
Bir eylemi, bir durumu veya bir oluşu anlatan sözcüklere fiil (eylem) denir. Fiiller kip (zaman) ve kişi (şahıs) eklerini alarak çekimlenir.
⇒ Bir kelimenin fiil olup olmadığını anlamak için “-me /-ma” olumsuzluk ekini ya da “-mak / -mek” mastar ekini kullanırız. Eğer bir kelimeye, “-me /-ma” olumsuzluk ekini ya da “-mak / -mek” mastar ekini getirebiliyorsak o kelime fiildir; getiremiyorsak o kelime isimdir.
» defter → defter(mek) / defter(me) → isim
» dolaptan → dolap(mak) / dolap(ma)tan → isim
» kırmızı → kırmızı(mak) / kırmızı(ma) → isim
Yukarıdaki sözcüklere “-mak / -mek” veya “-ma / -me” eklerini getiremiyoruz. Bu yüzden bu sözcükler isimdir.
Fiiller konusunu anlamları ve yapıları bakımından birkaç başlık altında incelemek mümkündür
İş, oluş, durum ve hareket bildiren sözcüklere fiil (eylem) denir.
Fiiller anlattıkları hareketin özelliğine göre iş fiilleri, oluş fiilleri ve durum fiilleri olmak üzere üç grupta incelenir:
Öznenin kendi isteği ile gerçekleşen ve öznenin bir nesneyi etkilediği fiillerdir. Bu fiillerde öznenin yaptığı işten etkilenen bir nesne (varlık) vardır.
Bir cümlede özneyi (yani işi yapan kişiyi) bulmak için yükleme “kim, ne?” sorularından birini sorarız. Özneyi bulduktan sonra öznenin yaptığı işten etkilenen bir nesne olup olmadığını bulmak için ise yükleme “ne, neyi, kimi?” sorularından birini sorarız. Eğer fiille sorduğumuz “ne, neyi, kimi?” sorularından birine cevap alabiliyorsak bu fiil, iş (kılış) fiilidir.
» Kardeşim evin camını kırdı. (neyi kırdı? → evin camını (nesne) ⇒ iş fiili)
» anlatmak (neyi anlatmak? → derdini (nesne) | ne anlatmak? → masal (nesne) ⇒ iş fiili)
» bilmek (neyi bilmek? → cevabı (nesne) ⇒ iş fiili)
» görmek, sormak, dikmek, atmak, almak, dinlemek, öğrenmek…
Öznenin süreklilik gösteren bir durumunu anlatan fiillerdir. Durum fiillerinde öznenin yaptığı işten etkilenen bir nesne (varlık) yoktur. Bu yüzden durum fiillerinde, fiille sorduğumuz “ne, neyi, kimi?” sorularından birine cevap alamayız.
Durum fiilleri insanların bazen kendi isteğiyle bazense kendi iradesi dışında gerçekleştirdiği fiillerdir ve bitmesi için başka bir fiilin başlaması gerekir.
» Arkadaşım yan binada oturuyor. (ne, neyi, kimi oturuyor? → cevap yok ⇒ durum fiili)
» gitmek (ne, neyi, kimi gitmek? → cevap yok ⇒ durum fiili)
» ağlamak (ne, neyi, kimi ağlamak? → cevap yok ⇒ durum fiili)
» gülmek, uyanmak, çıkmak, gitmek, yatmak, uzanmak…
Öznenin kendi iradesi dışında geçirdiği değişimi bildiren fiillerdir. Oluş fiillerinde daha çok “zaman içerisinde kendiliğinden olma” söz konusudur.
Oluş fiilleri, bir durumdan başka bir duruma geçildiğini veya geçilmekte olduğunu bildirirler.
» Kuzenim, görmeyeli çok büyümüş. (Kendiliğinden oluşan değişim ⇒ oluş fiili)
» yaşlanmak, uzamak, ağarmak, paslanmak, solmak, acıkmak…
Yapı bakımından fiiller; basit fiiller, türemiş fiiller ve birleşik fiiller olmak üzere üç grupta incelenir:
Yapım eki almamış fiillerdir. Fiil köklerine gelen çekim ekleri, fiillerin anlamını değiştirmediği için basit fiiller çekim eki alabilir. Yapım eki almadıklarından bunlar daima kök durumunda bulunur.
git | – | miş | – | ler | – | di |
fiil kökü | öğrenilen geçmiş zaman kip eki | kişi eki | duyulan geçmiş zaman kip eki | |||
çekim eki |
Yukarıdaki örnekte “git-” fiili sadece çekim eki almıştır, hiçbir yapım eki almamıştır. Bu yüzden “git-” fiili basit fiildir.
» Sabahları erken kalkar.
Bu cümlede “kalk-“fiili “-(a)r” geniş zaman kip ekini almıştır. Kip ekleri çekim ekidir. “Kalk-” fiili çekim eki dışında hiçbir ek almadığından basit fiildir.
» Her gün kitap okumalısınız.
Bu cümledeki “oku-” fiili gereklilik kip eki (-malı) ve kişi eki (-sınız) almıştır. Hiçbir yapım eki almadığı, sadece çekim eki aldığı için “okumalısınız” fiili yapısına göre basit fiildir.
» Kış bu yıl erken gelecekmiş.
Bu cümlede “gel-” fiili gelecek zaman kip eki (-ecek) ve duyulan geçmiş zaman kip eki (-miş) almıştır. Dolayısıyla basit yapılı bir fiildir.
Bir ya da birden fazla yapım eki almış fiillere türemiş fiil denir. Türemiş fiiller, aynı zamanda fiil gövdesidir.
Türemiş fiiller, iki şekilde oluşur:
1) İsim veya isim soylu sözcüklerden türetilmiş fiiller
2) Fiil kök veya gövdelerinden türetilmiş fiiller
İsim veya isim soylu sözcüklere yapım eki getirilerek türetilen fiillerdir.
güzel | – | leş | – | miş |
isim kökü | isimden fiil yapan ek | öğrenilen geçmiş zaman kip eki | ||
yapım eki | çekim eki |
Yukarıdaki örnekte “güzelleşmiş” sözcüğünün kökü “güzel”dir. Bu isim “-leş” yapım ekini alarak “güzelleş(mek)” fiilini oluşturmuştur. “-leş” eki bir isimi fiil haline getirmiştir. “güzelleşmiş” sözcüğü yapım eki aldığı için türemiş fiildir.
» gözle-, azal-, kana-, benimse-, sula, sivril-…
Yukarıdaki kelimelerde altı çizili ekler isimlere gelerek onları fiil yapmıştır. İsimlere gelerek fiil türeten bu ekler, eklendikleri sözcüğün anlamını değiştirmiştir, bu yüzden bu ekler yapım ekleridir. Yukarıdaki fiillerin tümü isimden fiil yapım eklerini aldıkları için türemiş fiildir.
Fiil kök veya gövdelerine yapım eki getirilerek türetilen fiillerdir.
sev | – | il | – | ir |
fiil kökü | fiilden fiil yapan ek | geniş zaman kip eki | ||
yapım eki | çekim eki |
Yukarıdaki örnekte “sevilir” sözcüğünün kökü “sev(mek)” fiilidir. Bu fiil “-il” yapım ekini alarak “sevil(mek)” fiilini oluşturmuştur. “-il” eki “sev-” fiilininin anlamını değiştirerek yeni bir fiil haline getirmiştir. “sevilir” sözcüğü yapım eki aldığı için türemiş fiildir.
» çıkar-, söndür-, kanat-, sarıl-, giriş-, görün-…
Yukarıdaki kelimelerde altı çizili ekler fiillere gelerek onları yeni fiillere dönüştürmüştür. Fiillere gelerek fiil türeten bu ekler, eklendikleri fiilin anlamını değiştirmiştir, bu yüzden bu ekler yapım ekleridir. Yukarıdaki fiillerin tümü fiilden fiil yapım eklerini aldıkları için türemiş fiildir.
Yeni bir eylemi karşılamak üzere, en az iki sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşan fiillere birleşik fiil denir. Birleşik fiili oluşturan kelimeler biri veya her ikisi fiil olabilir. Ama en az biri fiil olmalıdır.
Birleşik fiiller üç grupta incelenir:
İki fiilin belli kurallara göre birleşmesiyle oluşan birleşik fiillerdir. Kurallı birleşik fiiller de kendi anlamından uzaklaşarak ana fiile “yeterlik, tezlik, yaklaşma, sürerlik” gibi anlamlar katar. Kurallı birleşik fiiller her zaman birleşik yazılır.
Kurallı birleşik fiiller dörde ayrılır:
Bir fiile “ebil(mek)” yardımcı fiili getirilerek yapılır. Cümleye “gücü yetme” veya “olasılık” anlamı katar. Soru olarak kullanıldığı bazı durumlarda ise “rica” anlamı katar.
» Yeterlilik fiilinin olumsuzu iki şekilde yapılır:
Yeterlilik fiili gücü yetmezlik, yapamama anlamı taşıyorsa “ebilmek” yardımcı fiilinin “bilmek” kısmı atılır, onun yerine “-ma, -me” olumsuzluk eki “ama(mak), eme(mek)” şeklinde getirilir:
Başarabilirim → Başaramam
Açabilirim → Açamam
Okuyabilir → Okuyamaz
Yeterlilik fiili gücü yetmezlik, yapamama ihtimali içeriyorsa :
Yazabilirim → Yazamayabilirim
Gelebilirim → Gelemeyebilirim
Bir fiile “iver(mek)” yardımcı fiili getirilerek yapılır. Cümleye “çabukluk (tezlik), birdenbirelik ve kolaylık ” anlamı katar.
» Tezlik fiilinin olumsuzu iki şekilde yapılır: “-ma, -me” olumsuzluk eki ya yardımcı fiilden sonra getirilir ya da ana fiilden sonra getirilir.
“ebilmek” yardımcı fiilinin “bilmek” kısmı atılır, onun yerine “-ma, -me” olumsuzluk eki “ama(mak), eme(mek)” şeklinde getirilir:
Olumlu |
1. Olumsuz |
2. Olumsuz |
Alıverdi |
Alıvermedi |
Almayıverdi |
Ancak iki olumsuz biçim arasında anlam farkı vardır. Birinci olumsuz biçiminde “tezlik” anlamı ağırlıktadır. İkinci olumsuz biçiminde ise “önemsememe” anlamı ön plandadır.
Ana fiile “edur(mak)”, “ekal(mak)” ve “egel(mek)” yardımcı fiillerinin getirilmesiyle oluşur. Cümlelere işin, oluşun hareketin bitmediği, devam ettiği anlamı katar.
» Sürerlik fiilinin olumsuz biçimi yoktur.
Bir fiile “eyaz(mak)” yardımcı fiili getirilerek yapılır. Fiile “hemen hemen, az kalsın” anlamı katar. Fiilin gerçekleşmesine çok yaklaşıldığı anlamı taşıdığı için buna “yaklaşma fiili” adı verilmiştir.
» Yaklaşma fiilinin olumsuz biçimi yoktur.
İsim soylu sözcüklerden sonra gelen “etmek, olmak, kılmak, eylemek ve buyurmak” yardımcı eylemlerinin kendisinden önceki isimle birleşmesiyle oluşur.
NOT: Yardımcı eylemle birleşik fiil oluşturulurken ses türemesi veya ses düşmesi olursa yardımcı fiile isme bitişik yazılır.
En az iki sözcüğün genelde gerçek anlamından uzaklaşarak kaynaşmasıyla oluşan fiillerdir. Deyimler anlamca kaynaşmış birleşik fiiller grubuna girer.
Bir eylemi, bir durumu veya bir oluşu anlatan sözcüklere fiil (eylem) denir. Fiiller kip (zaman) ve kişi (şahıs) eklerini alarak çekimlenir.
⇒ Bir kelimenin fiil olup olmadığını anlamak için “-me /-ma” olumsuzluk ekini ya da “-mak / -mek” mastar ekini kullanırız. Eğer bir kelimeye, “-me /-ma” olumsuzluk ekini ya da “-mak / -mek” mastar ekini getirebiliyorsak o kelime fiildir; getiremiyorsak o kelime isimdir.
» defter → defter(mek) / defter(me) → isim
» dolaptan → dolap(mak) / dolap(ma)tan → isim
» kırmızı → kırmızı(mak) / kırmızı(ma) → isim
Yukarıdaki sözcüklere “-mak / -mek” veya “-ma / -me” eklerini getiremiyoruz. Bu yüzden bu sözcükler isimdir.
Fiiller konusunu anlamları ve yapıları bakımından birkaç başlık altında incelemek mümkündür:
İş, oluş, durum ve hareket bildiren sözcüklere fiil (eylem) denir.
Fiiller anlattıkları hareketin özelliğine göre iş fiilleri, oluş fiilleri ve durum fiilleri olmak üzere üç grupta incelenir:
Öznenin kendi isteği ile gerçekleşen ve öznenin bir nesneyi etkilediği fiillerdir. Bu fiillerde öznenin yaptığı işten etkilenen bir nesne (varlık) vardır.
Bir cümlede özneyi (yani işi yapan kişiyi) bulmak için yükleme “kim, ne?” sorularından birini sorarız. Özneyi bulduktan sonra öznenin yaptığı işten etkilenen bir nesne olup olmadığını bulmak için ise yükleme “ne, neyi, kimi?” sorularından birini sorarız. Eğer fiille sorduğumuz “ne, neyi, kimi?” sorularından birine cevap alabiliyorsak bu fiil, iş (kılış) fiilidir.
» Kardeşim evin camını kırdı. (neyi kırdı? → evin camını (nesne) ⇒ iş fiili)
» anlatmak (neyi anlatmak? → derdini (nesne) | ne anlatmak? → masal (nesne) ⇒ iş fiili)
» bilmek (neyi bilmek? → cevabı (nesne) ⇒ iş fiili)
» görmek, sormak, dikmek, atmak, almak, dinlemek, öğrenmek…
Öznenin süreklilik gösteren bir durumunu anlatan fiillerdir. Durum fiillerinde öznenin yaptığı işten etkilenen bir nesne (varlık) yoktur. Bu yüzden durum fiillerinde, fiille sorduğumuz “ne, neyi, kimi?” sorularından birine cevap alamayız.
Durum fiilleri insanların bazen kendi isteğiyle bazense kendi iradesi dışında gerçekleştirdiği fiillerdir ve bitmesi için başka bir fiilin başlaması gerekir.
» Arkadaşım yan binada oturuyor. (ne, neyi, kimi oturuyor? → cevap yok ⇒ durum fiili)
» gitmek (ne, neyi, kimi gitmek? → cevap yok ⇒ durum fiili)
» ağlamak (ne, neyi, kimi ağlamak? → cevap yok ⇒ durum fiili)
» gülmek, uyanmak, çıkmak, gitmek, yatmak, uzanmak…
Öznenin kendi iradesi dışında geçirdiği değişimi bildiren fiillerdir. Oluş fiillerinde daha çok “zaman içerisinde kendiliğinden olma” söz konusudur.
Oluş fiilleri, bir durumdan başka bir duruma geçildiğini veya geçilmekte olduğunu bildirirler.
» Kuzenim, görmeyeli çok büyümüş. (Kendiliğinden oluşan değişim ⇒ oluş fiili)
» yaşlanmak, uzamak, ağarmak, paslanmak, solmak, acıkmak…
Yapı bakımından fiiller; basit fiiller, türemiş fiiller ve birleşik fiiller olmak üzere üç grupta incelenir:
Yapım eki almamış fiillerdir. Fiil köklerine gelen çekim ekleri, fiillerin anlamını değiştirmediği için basit fiiller çekim eki alabilir. Yapım eki almadıklarından bunlar daima kök durumunda bulunur.
git | – | miş | – | ler | – | di |
fiil kökü | öğrenilen geçmiş zaman kip eki | kişi eki | duyulan geçmiş zaman kip eki | |||
çekim eki |
Yukarıdaki örnekte “git-” fiili sadece çekim eki almıştır, hiçbir yapım eki almamıştır. Bu yüzden “git-” fiili basit fiildir.
» Sabahları erken kalkar.
Bu cümlede “kalk-“fiili “-(a)r” geniş zaman kip ekini almıştır. Kip ekleri çekim ekidir. “Kalk-” fiili çekim eki dışında hiçbir ek almadığından basit fiildir.
» Her gün kitap okumalısınız.
Bu cümledeki “oku-” fiili gereklilik kip eki (-malı) ve kişi eki (-sınız) almıştır. Hiçbir yapım eki almadığı, sadece çekim eki aldığı için “okumalısınız” fiili yapısına göre basit fiildir.
» Kış bu yıl erken gelecekmiş.
Bu cümlede “gel-” fiili gelecek zaman kip eki (-ecek) ve duyulan geçmiş zaman kip eki (-miş) almıştır. Dolayısıyla basit yapılı bir fiildir.
Bir ya da birden fazla yapım eki almış fiillere türemiş fiil denir. Türemiş fiiller, aynı zamanda fiil gövdesidir.
Türemiş fiiller, iki şekilde oluşur:
1) İsim veya isim soylu sözcüklerden türetilmiş fiiller
2) Fiil kök veya gövdelerinden türetilmiş fiiller
İsim veya isim soylu sözcüklere yapım eki getirilerek türetilen fiillerdir.
güzel | – | leş | – | miş |
isim kökü | isimden fiil yapan ek | öğrenilen geçmiş zaman kip eki | ||
yapım eki | çekim eki |
Yukarıdaki örnekte “güzelleşmiş” sözcüğünün kökü “güzel”dir. Bu isim “-leş” yapım ekini alarak “güzelleş(mek)” fiilini oluşturmuştur. “-leş” eki bir isimi fiil haline getirmiştir. “güzelleşmiş” sözcüğü yapım eki aldığı için türemiş fiildir.
» gözle-, azal-, kana-, benimse-, sula, sivril-…
Yukarıdaki kelimelerde altı çizili ekler isimlere gelerek onları fiil yapmıştır. İsimlere gelerek fiil türeten bu ekler, eklendikleri sözcüğün anlamını değiştirmiştir, bu yüzden bu ekler yapım ekleridir. Yukarıdaki fiillerin tümü isimden fiil yapım eklerini aldıkları için türemiş fiildir.
Fiil kök veya gövdelerine yapım eki getirilerek türetilen fiillerdir.
sev | – | il | – | ir |
fiil kökü | fiilden fiil yapan ek | geniş zaman kip eki | ||
yapım eki | çekim eki |
Yukarıdaki örnekte “sevilir” sözcüğünün kökü “sev(mek)” fiilidir. Bu fiil “-il” yapım ekini alarak “sevil(mek)” fiilini oluşturmuştur. “-il” eki “sev-” fiilininin anlamını değiştirerek yeni bir fiil haline getirmiştir. “sevilir” sözcüğü yapım eki aldığı için türemiş fiildir.
» çıkar-, söndür-, kanat-, sarıl-, giriş-, görün-…
Yukarıdaki kelimelerde altı çizili ekler fiillere gelerek onları yeni fiillere dönüştürmüştür. Fiillere gelerek fiil türeten bu ekler, eklendikleri fiilin anlamını değiştirmiştir, bu yüzden bu ekler yapım ekleridir. Yukarıdaki fiillerin tümü fiilden fiil yapım eklerini aldıkları için türemiş fiildir.
Yeni bir eylemi karşılamak üzere, en az iki sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşan fiillere birleşik fiil denir. Birleşik fiili oluşturan kelimeler biri veya her ikisi fiil olabilir. Ama en az biri fiil olmalıdır.
Birleşik fiiller üç grupta incelenir:
İki fiilin belli kurallara göre birleşmesiyle oluşan birleşik fiillerdir. Kurallı birleşik fiiller de kendi anlamından uzaklaşarak ana fiile “yeterlik, tezlik, yaklaşma, sürerlik” gibi anlamlar katar. Kurallı birleşik fiiller her zaman birleşik yazılır.
Kurallı birleşik fiiller dörde ayrılır:
Bir fiile “ebil(mek)” yardımcı fiili getirilerek yapılır. Cümleye “gücü yetme” veya “olasılık” anlamı katar. Soru olarak kullanıldığı bazı durumlarda ise “rica” anlamı katar.
» Yeterlilik fiilinin olumsuzu iki şekilde yapılır:
Yeterlilik fiili gücü yetmezlik, yapamama anlamı taşıyorsa “ebilmek” yardımcı fiilinin “bilmek” kısmı atılır, onun yerine “-ma, -me” olumsuzluk eki “ama(mak), eme(mek)” şeklinde getirilir:
Başarabilirim → Başaramam
Açabilirim → Açamam
Okuyabilir → Okuyamaz
Yeterlilik fiili gücü yetmezlik, yapamama ihtimali içeriyorsa :
Yazabilirim → Yazamayabilirim
Gelebilirim → Gelemeyebilirim
Bir fiile “iver(mek)” yardımcı fiili getirilerek yapılır. Cümleye “çabukluk (tezlik), birdenbirelik ve kolaylık ” anlamı katar.
» Tezlik fiilinin olumsuzu iki şekilde yapılır: “-ma, -me” olumsuzluk eki ya yardımcı fiilden sonra getirilir ya da ana fiilden sonra getirilir.
“ebilmek” yardımcı fiilinin “bilmek” kısmı atılır, onun yerine “-ma, -me” olumsuzluk eki “ama(mak), eme(mek)” şeklinde getirilir:
Olumlu |
1. Olumsuz |
2. Olumsuz |
Alıverdi |
Alıvermedi |
Almayıverdi |
Ancak iki olumsuz biçim arasında anlam farkı vardır. Birinci olumsuz biçiminde “tezlik” anlamı ağırlıktadır. İkinci olumsuz biçiminde ise “önemsememe” anlamı ön plandadır.
Ana fiile “edur(mak)”, “ekal(mak)” ve “egel(mek)” yardımcı fiillerinin getirilmesiyle oluşur. Cümlelere işin, oluşun hareketin bitmediği, devam ettiği anlamı katar.
» Sürerlik fiilinin olumsuz biçimi yoktur.
Bir fiile “eyaz(mak)” yardımcı fiili getirilerek yapılır. Fiile “hemen hemen, az kalsın” anlamı katar. Fiilin gerçekleşmesine çok yaklaşıldığı anlamı taşıdığı için buna “yaklaşma fiili” adı verilmiştir.
» Yaklaşma fiilinin olumsuz biçimi yoktur.
İsim soylu sözcüklerden sonra gelen “etmek, olmak, kılmak, eylemek ve buyurmak” yardımcı eylemlerinin kendisinden önceki isimle birleşmesiyle oluşur.
NOT: Yardımcı eylemle birleşik fiil oluşturulurken ses türemesi veya ses düşmesi olursa yardımcı fiile isme bitişik yazılır.
En az iki sözcüğün genelde gerçek anlamından uzaklaşarak kaynaşmasıyla oluşan fiillerdir. Deyimler anlamca kaynaşmış birleşik fiiller grubuna girer.
Fiillere getirilen birtakım eklerle oluşturulan; fiillerin isim, sıfat, zarf şeklini yapan sözcüklere fiilimsi denir.
Fiilimsiler, eylemden türeyen, ancak eylemin bütün özelliklerini göstermeyen sözcüklerdir. Bunlar bir fiil gibi olumsuz yapılabilir; ancak bir fiil gibi çekimlenemez.
Örneğin; “silmek” fiilini “siliyorum” biçiminde çekimleyebiliriz; ama “silen” sıfat-fiilini “sileniyorum” biçiminde çekimleyemeyiz.
Fiilimsiler, fiillere getirilen “fiilimsi ekleri” ile ortaya çıkarlar. Yani fiiller bazı ekler sayesinde fiilimsi olurlar. Bu ekler fiilden isim yapma ekleri olarak da bilinir ki bunlar eklendiği fiili isim soylu sözcük yaparak o sözcüğün cümlede “isim, sıfat ve zarf” görevinde kullanılmasını sağlarlar. (Fiilimsiler, fiilden isim yapma eki aldıkları için türemiş bir sözcük olarak kabul edilirler.)
Özellikleri:
Fiilimsiler üçe ayrılır:
Fiillere getirilen “-ma, -me, -mak, -mek, -ış, -iş, -uş, -üş” ekleriyle yapılır. Bu ekleri, aklımızda daha kolay kalması için “-iş,-me,-mek” veya “-ma,-ış,-mak” şeklinde kodlayabiliriz. Bu ekler fillere gelerek onları cümle içinde “isim” yaparlar. İsim-fiiller, fiillerin isim gibi kullanılabilen şekilleridir.
» Onunla tanışmayı ben de istiyorum.
» Şiir okuyuşuna herkes hayran kaldı.
» Balık tutmak bir yetenek işidir.
» Evin her tarafını güzelce temizlemenizi istiyorum.
» Bu köyden ayrılmak bana çok zor gelmişti.
» Kitap kaplayışını beğendim.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler fiil değil, isim – fiildir. Dikkat ederseniz bunlar “kalem, saygı, ölüm” gibi tam bir isim değil, yapısında eylem anlamı taşıyan bir isimdir. Zaten böyle oldukları için bunlara isim-fiil diyoruz.
» İsim – fiiller, isim çekim eklerini alabilir.
» Bu çocuğun yürüyüşünde bile hayır yok.
cümlesinde “yürüyüşünde” isim – fiili, iyelik (-ü) ve hâl eklerini (-de) alarak kullanılmıştır.
» İsim – fiiller, olumsuzluk ekini almış fiillerle karıştırmamalıdır.
» Ona, kalemi sakın kırma, demiştim.
cümlesinde “kırma” sözcüğü olumsuzluk eki almıştır ve bir işin yapılmayacağını bildirir.
» Odunları kırma işini bugün bana verdiler.”
cümlesindeki “kırma” sözcüğü ise isim – fiildir; çünkü sözcük olumsuz anlam vermiyor ve bir eylemin adını bildiriyor.
» İsim fiil eki almış olmasına rağmen zamanla kalıplaşarak bir varlığın veya kavramın adı haline gelmiş sözcükler vardır. Bunlar fiilimsi olarak kabul edilmezler.
» Bahçedeki kazma herhalde kaybolmuş.
» Masadaki dolma çok güzel görünüyor.
» Danışmada beklediğini söyledi.
» Elindeki çakmak ile oynaması annesini tedirgin etti.
» Her gün dondurma yersen çok hasta olabilirsin.
» Kötü hava şartları sebebiyle tüm uçuşlar iptal edilmiş.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler, isim – fiil eklerini almış olmalarına rağmen, isim – fiil özelliğini yitirmiştir. Artık bu cümlelerde bir nesneye ve kavrama isim olarak kullanılmıştır.
Fiillere getirilen “-an, -en, -ası, -esi, -maz, -mez, -ar, -er, -dık, -dik, -duk, -dük, -acak, -ecek, -mış, -miş, -muş, -müş” ekleriyle yapılır. Bu ekleri, aklımızda daha kolay kalması için “-an,-ası,-mez,-ar,-dik,-ecek,-miş“ şeklinde kodlayabiliriz. Çoğu zaman sıfat görevinde kullanılırlar. Varlıkları niteledikleri için sıfat, yan cümlecik kurdukları için de fiil sayılan kelimelerdir.
» Çalışan öğrenci derslerinde başarılı olur.
sıfat-fiil isim
cümlesinde “çalış-” fiili “-an” sıfat – fiil ekini almıştır. Görüldüğü gibi “çalışan” sözcüğü “öğrenci” ismini anlamca tamamlamıştır. Yani sıfat görevinde kullanılmıştır. Dolayısıyla “çalışan” sözcüğü sıfat-fiildir.
» Yaralanan yolcular hastaneye kaldırıldı.
» Bu kırılası ellerinle mi vurdun minicik yavruya?
» Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.
» İnanılır bir olay değil yaşadığımız.
» Akşama kadar aramadık yer bırakmamışlar.
» Sararmış yapraklar her tarafı kaplamış.
Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.
» Bazı sözcükler, sıfat – fiil eklerini alarak kalıcı isim olur. Fiilimsi özelliğini kaybeder.
» Yakacak sıkıntısını bu yıl da çekeceğiz.
» Dolmuş tıklım tıklımdı.
cümlelerinde altı çizili sözcükler fiilimsi değildir. Fiilimsi özelliğini kaybetmiş, bir varlığa ad olmuştur. Hangi sözcüğün ad olup hanginin olmadığını anlamak için sözcüğü olumsuz yapmayı deneyebiliriz. Eğer sözcük “-ma, -me” olumsuzluk ekiyle olumsuz yapılabiliyorsa, fiil olma anlamı devam ediyor demektir ve bu yüzden sözcük sıfat – fiil olur. Ancak bu eklerle olumsuz yapılamıyorsa sözcük artık fiil anlamını tamamen kaybetmiş ve isim olmuştur. Yukarıdaki cümlelerde geçen “yakacak” sözcüğünü “yakmayacak” şekline getiremeyiz; “dolmuş” sözcüğünü de “dolmamış” şeklinde söyleyemeyiz.
Bu durum sıfatlarla sıfat – fiillerin ayrılmasında da kullanılabilir:
» Ağacın kırık dallarını kökünden kestik.”
cümlesinde “kırık” sözcüğü sıfat – fiil değildir; çünkü biz bu sözcüğü “kırmayık” şeklinde olumsuz yapamayız. Ancak;
» Ağacın kırılmış dallarını kökünden kestik.”
cümlesindeki “kırılmış” sözcüğünü “kırılmamış” şeklinde olumsuz yapabiliriz. Öyleyse bu sözcük sıfat – fiildir.
» Kimi zaman sıfat – fiiller çekimli fiillerle karıştırılabilir. Karıştırmamak için sözcüğün yüklem görevinde mi yoksa sıfat görevinde mi kullanıldığına bakmalıyız.
» Tutmaz dizlerim birden düzeldi. “-mez, -maz” =Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» Dedemin dizleri tutmaz. “-mez, -maz” = Geniş Zaman Kipinin Olumsuzluk Eki (Yüklem görevinde)
» Koşar adımlarla yanıma geldi. “-ar, -er” = Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» Her sabah mutlaka koşar. “-ar, -er” = Geniş Zaman Kip Eki (Yüklem görevinde)
» Gelecek yıl şampiyonuz. “-acak, -ecek” = Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» Seneye bize gelecek. ”-acak, -ecek” = Gelecek Zaman Kip Eki (Yüklem görevinde)
» Yırtılmış pantolon ile dışarı çıkma. “-mış, -miş, -muş, -müş” = Sıfat Fiil Eki (Sıfat görevinde)
» En sevdiği pantolonu yırtılmış. “-mış, -miş, -muş, -müş” = Öğrenilen Geçmiş Zaman Kip Eki (Yüklem görevinde)
» Sıfat – fiiller niteledikleri isim düştüğünde onun yerine geçerek bir isim gibi kullanılırlar yani adlaşırlar. Sıfat-fiiller adlaşmış olsa bile fiilimsi sayılırlar.
» Geziden dönen öğrenciler salona geçsin.
cümlesinde “dönen” sıfat – fiili “öğrenciler” isminin sıfatı durumundadır.
» Geziden dönenler salona geçsin.
cümlesinde “öğrenciler” ismi düşmüş “dönen” sıfat – fiili ismin yerine geçmiştir ve adlaşmış sıfat-fiil olmuştur.
Fiillere getirilen “-ken, -alı (-eli), -madan (-meden), -ince (-ınca, -unca, -ünce), -ip (-ıp, -up, -üp), -arak (-erek), -dıkça (-dikçe, -dukça, -dükçe, -tıkça, -tikçe, tukça, -tükçe), -e… -e (-a… -a), -r… -maz (-r… -mez), -casına (-cesine), -meksizin (-maksızın), -dığında (-diğinde, -duğunda, -düğünde, -tığında, -tiğinde, -tuğunda, -tüğünde)” ekleriyle oluşturulan sözcüklerdir. Birleşik bir cümlede iki cümleyi bağladıkları için bağlaç; özne, nesne, tümleç aldıkları için fiil sayılan kelimelerdir. Bağ fiillere “ulaç” da denir. Çekim ekleri almazlar. Cümlede zarf olarak kullanılırlar.
» Dereyi görmeden paçaları sıvama.
» El, elin eşeğini türkü çağırarak arar.
» Kol kesilirken parmak acımaz.
» Çocuklar, konuşa konuşa yanımızdan geçtiler.
» İçeri girer girmez konuşmaya başladı.
» O mahalleden ayrılalı tam üç yıl olmuş.
cümlelerinde altı çizili sözcükler zarf – fiildir.
» Konuşarak halletmeliyiz bütün problemleri.
» Küçükken güle oynaya okula giderdik.
cümlelerinde “konuşarak” ve “güle oynaya” zarf-fiilleri, yüklemi “durum” bakımından etkilemiştir.
» Sizinle İstanbul’a gelince görüşürüz.
» Ders çalışırken uyuyakalmışım.
cümlelerinde ise “gelince” ve “çalışırken” zarf-fiilleri yüklemi “zaman” bakımından nitelemiştir.
Varlıkları daha iyi anlatabilmek için bazen daha tanıtıcı sözcükler kullanırız. Bu sözcükler isimlerin önüne gelerek onları renk, şekil, durum, sayı vb. yönlerden niteleyen ve belirten sözcüklerdir.
Sıfatlar, niteleme sıfatları ve belirtme sıfatları olarak ikiye ayrılır:
Varlıkların durumlarını, biçimlerini, özelliklerini, renklerini kısaca nasıl olduklarını bildiren sözcüklerdir.
İsimlere sorulan “Nasıl?” sorusunun cevabıdır.
» Gökyüzünü aniden kara bulutlar kaplamıştı.
Bu cümlede “kara” sözcüğü, önüne geldiği ismin nasıl olduğunu gösterdiği için niteleme sıfatıdır.
» Yolun kenarı, kurumuş yapraklarla doluydu.
NOT: Özel isimlerle birlikte kullanılan akrabalık, meslek, saygı unvanları da niteleme sıfatıdır.
Varlıkları işaret, sayı, yer, belgisizlik ve soru gibi yönlerden belirten sözcüklerdir. Belirtme sıfatları dörde ayrılır.
Varlıkları işaret yoluyla belirten sıfatlardır. İşaret sıfatları, isimlere sorulan “Hangi?” sorusuna cevap verir.
» Arkadaşlarım öteki otobüse binmiş.
UYARI: İşaret sıfatları mutlaka isim soylu bir sözcüğü etkilemelidir ve ek almamalıdır, yoksa bu sözcükler sıfat olmaktan çıkar.
» O benim değil.
İşaret zamiri
Bu cümlelerin birincisinde “o” sözcüğü “araba” adını belirttiği için işaret sıfatı; ikinci cümledeki “o” sözcüğü ise bir varlığı karşıladığı için zamirdir.
Varlıkları sayı yoluyla belirten sıfatlardır. Sayı sıfatları dörde ayrılır:
Bir ismi tam sayı olarak belirtir. İsme sorulan “kaç?” sorusuyla bulunur.
» Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik.
Varlıkların derecelerini, sıralarını belirten sıfatlardır. Sıra sayı sıfatları isimlere gelen “-ıncı, -inci” ekleri ile yapılır. İsme sorulan “kaçıncı?” sorusunun cevabıdır.
Paylaştırma anlamı taşıyan, varlıkların eşit bölümlerini belirten sıfatlardır. Sayılara “-er, -ar” eki getirilerek oluşturulur. İsme sorulan “kaçar?” sorusunun cevabıdır.
Bir ismi kesirli sayılarla belirten sayı sıfatıdır, isme sorulan “kaçta kaç?” sorusunun cevabıdır.
NOT: “yarım, çeyrek” sözcükleri bir ismi belirttiğinde kesir sayı sıfatı olur.
Varlıkları sayı ve miktar bakımından tam olarak belirtmeyen sözcüklerdir. “bir, birkaç, birçok, çoğu, kimi, bazı, bütün, tüm, başka, birtakım, her, hiçbir, herhangi” gibi kesinlik bildirmeyen, belirsizlik anlamı taşıyan sözcükler kullanılır.
UYARI: “Bir” sözcüğü “herhangi bir” anlamında kullanılırsa belgisiz sıfat, “tek” anlamında kullanılıp ismin sayısını ifade ediyorsa asıl sayı sıfatıdır.
» Bir gün sonra tatil bitiyor.
Asıl sayı sıfatı
İsimleri soru yoluyla belirten, yani isimleri anlamca tamamlayan soru sözcükleridir. Soru sıfatlarının cevabı yine sıfattır. “nasıl, kaç, kaçıncı, kaçar, hangi, ne kadar, ne?” gibi sorular soru sıfatı olarak karşımıza çıkar.
» Hangi yoldan gitmemizi tavsiye ediyorsun?
Bu cümlede, “hangi” soru sözcüğünün “yol” adını belirttiğini görüyoruz. Bu soru sözcüğüne verilebilecek “şu yol” cevabının sıfat olması, bize, bu soru sözcüğünün de sıfat olduğunu gösterir.
Bu cümlelerde “hangi” sözcüğü “soru” adını belirttiği için soru sıfatı; “hangisi” sözcüğü, bir adın yerini soru yoluyla tuttuğu için soru zamiridir.
» Kaç öğrenci gelmedi.
» Öğrencilerin kaçı gelmedi.
Cümlelerde “kaç” sözcüğü “öğrenci” adını belirttiği için soru sıfatı; “kaçı” sözcüğü, bir sayı adının yerini soru yoluyla tuttuğu için soru zamiridir.
NOT: Bir ad, hem niteleme hem belirtme sıfatı alabilir.
Birinci cümlede “yeni” niteleme sıfatıyla “bir” belgisiz sıfatı, “araba” adının sıfatı olarak; İkincide “bu” işaret sıfatıyla “küçük” niteleme sıfatı, “köy” adının sıfatı olarak kullanılmıştır.
NOT: Sıfatlar, adılları da niteleyebilir.
NOT: İlgi eki (-ki), yer ve zaman bildiren sözcüklerden sonra gelip eklendiği sözcüğü sıfat yapar.
Niteleme sıfatlarından sonra gelen isim kaldırıldığında sıfat, isim yerine kullanılmış olur, dolayısıyla sıfat adlaşır.
» Renklileri şu sepete, beyazları bu sepete ayır.
Bu cümlede “renkliler” ve “beyazlar” sözcükleri, “çamaşır” adını nitelerken, çekim eki alarak hem “çamaşır” adının yerine geçmiş hem de nitelik bildirerek adlaşmış sıfat olmuştur.
NOT: Adlaşmış sıfattan sonra bir ad geldiğinde anlam karışıklığı ortaya çıkıyorsa bu adlaşmış sıfattan sonra virgül (,) getirilir.
Sıfatlarda küçültme anlamı ”-ce, -cik, -(i)msi, -(i)mtırak” ekleriyle yapılır. Bu ekler sıfata “…e yakın” anlamı katar.
» Küçücük evleri vardı.
cümlesinde “-cik” eki almış “küçücük” sözcüğü de niteleme sıfatıdır. Buradaki “küçücük” sözcüğün “küçük” sözcüğünden farkı, eklendiği ismin anlamında küçültme yapmış olmasıdır.
» İri bir karpuz → İrice bir karpuz (İriye yakın)
» Ekşi erik → Ekşimsi erik (Ekşiye yakın)
» Küçük çocuk → Küçücük çocuk (Küçüğe yakın)
Niteleme sıfatlarının anlamca kuvvetlendirilmesiyle pekiştirilmiş sıfatlar oluşturulur.
Sıfatlarda pekiştirme, yani anlamın kuvvetlendirilmesi iki şekilde yapılır:
» Pekiştirilecek sıfatın ilk hecesi (ilk ünlüye kadar olan kısmı) alınır, “p, r, s, m” (PıRaSaM şeklinde kodlayabiliriz.) harflerinden uygun olanı getirilir ve sözcüğün tamamı yazılır.
» Çocuklar tertemiz elbiseler giymişlerdi.
» Dümdüz yolda ilerliyorduk.
» Şöyle yemyeşil çimenlerin üzerine uzansam!
» Sıfat olan sözcüğün tekrar edilmesi diğer pekiştirme yöntemimizdir.
» Kara kara bulutlar gökyüzünü kapladı.
Sıfatlarda derecelendirme “pek, çok, daha, en…” gibi sözcüklerle yapılır.
» En güzel kitap buydu.
cümlesinde “en” sözcüğü en üstünlük,
» Çok güzel çiçekleri vardı.
cümlesinde “çok” sözcüğü aşırılık anlamı katmıştır.
Eylemleri, eylemsileri, sıfatları ve kendi türünden sözcükleri çeşitli yönlerden belirten sözcüklere zarf (belirteç) denir.
İhtiyar, kapıyı yavaşça açtı. Dün aldığımız yumurtalar bayatmış. Sınavda çok kolay sorular vardı. Çocuk ne güzel konuşuyordu.Bu cümlelerin birincisinde, “yavaşça” sözcüğü “açmak” eylemini “durum” yönüyle; ikincisinde, “dün” sözcüğü “aldığımız” eylemsisini “zaman” yönüyle; üçüncüsünde “çok” sözcüğü “kolay” sıfatını “miktar” yönüyle; dördüncüsünde “ne” sözcüğü “güzel” zarfını derece yönüyle belirttiğinden belirteç görevinde kullanılmıştır.
Buna göre, belirteçleri şu şekilde gruplandırabiliriz:
1. DURUM (HAL) BELİRTECİ
Eylemleri ve eylemsileri durum yönünden belirten sözcüklerdir. Eylemlere ve eylemsilere sorulan “Nasıl?” sorusunun cevabıdır.
Küçük çocuk, koşarak yolun sonundaki evine gitti.
Bu cümlede, “koşarak” sözcüğü, “gitmek” eyleminin nasıl yapıldığını belirttiğinden durum belirtecidir.
Benden, böyle söylememi istemişti.
Bu cümlede, “böyle” sözcüğü, “söyleme” eylemsisinin nasıl yapıldığını belirttiği için durum belirtecidir.
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcük veya söz öbekleri durum belirtecidir.
Güneş, dağların ardından usul usul yükseliyordu. Bir araba, olay yerinden hızla uzaklaştı. Çamurlara bata çıka yürüyorduk. İşlerini eksiksiz yapan bir insandı. Bugün size mutlaka uğrarım. Çocuk birden ağlamaya başladı. Babamlar belki yarın buraya gelir.2. ZAMAN BELİRTECİ
Eylemleri ve eylemsileri zaman yönünden belirten sözcüklerdir. Eylemlere ve eylemsilere sorulan “Ne zaman?” sorusunun cevabıdır.
Babam, yarın Ankara’ya gidecekmiş.
Bu cümlede “yarın” sözcüğü “gitmek” eyleminin “ne zaman” yapıldığını belirttiğinden, zaman belirtecidir.
Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcük veya söz öbekleri zaman belirtecidir.
Beklediğiniz otobüs şimdi gelir. Kuşlar, sonbaharda güneye göç eder. Siparişlerimiz hâlâ gelmedi. Az önce seninle konuşan kimdi? Olanlardan sonra artık buralarda kalamam. Yazın bu şirin kasaba turist akınına uğrar. Dediklerini, ona bu akşam söylerim.Not: Cümlede zaman anlamı taşıyan her sözcük, belirteç görevinde olmayabilir. Eğer sözcük, “Ne zaman?” sorusuna cevap veriyorsa belirteçtir; vermiyorsa belirteç değildir.
Akşam, maça gideceğiz. (belirteç) Akşam, şairlerin ilham kaynağıdır. (ad) Annemler gece yola çıkacak. (belirteç) Şiirlerinde, gece önemli bir yer tutar. (ad)3. YER – YÖN BELİRTECİ
Eylemleri ve eylemsileri yer ve yön ilgisiyle tamamlayan sözcüklerdir. Eyleme, eylemsiye sorulan ve ek almadan “Nereye?” sorusunun cevabı olan şu sözcüklerdir. aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri
Yaşlı kadın, kapıyı açmak için aşağı iniyordu.
Bu cümlede “aşağı” sözcüğü “inmek” eyleminin “hangi yöne doğru” yapıldığını belirttiğinden, yer-yön belirtecidir.
Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcükler, yer-yön belirtecidir.
Yağmur başladı, hemen içeri girelim. Birazdan hep birlikte dışarı çıkarız. Azıcık ileri gider misiniz? Rahat edemediysen beri gel biraz. Hatasını anlayıp geri döneceğini düşünmüştüm.Yer-yön belirteçleri, adları belirttiğinde sıfat olur; ek aldığında belirteç görevinden çıkar.
Adam, yukarı çıktı. (belirteç) Adam, yukarı kata çıktı. (sıfat) Adam, yukarıya çıktı. (ad)Burası pek sakin bir sahil kasabasıydı.
Bu cümlede “pek” sözcüğü, sıfat olan “sakin” sözcüğünü belirtmiştir.
Ailenin en küçüğü Semih’ti.
Bu cümlede “en” sözcüğü adlaşmış sıfat olan “küçüğü” sözcüğünü belirtmiştir.
4. AZLIK – ÇOKLUK (MİKTAR) BELİRTECİ
Eylemleri, eylemsileri, sıfatları, adlaşmış sıfatları ve belirteçleri miktar yönüyle belirten sözcüklerdir. Azlık-çokluk belirtecini bulmak için ilgili sözcüğe “Ne kadar?” sorusu sorulur.
Sıkça kullanılan miktar belirteçleri şunlardır: az, çok, fazla, pek, azıcık, biraz, oldukça, daha, en…
Onunla bu konuyu çok tartıştık.
Bu cümlede “çok” sözcüğü “tartışmak” eyleminin “ne kadar” yapıldığını belirttiğinden, azlık-çokluk belirtecidir.
Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcükler, azlık-çokluk belirtecidir.
Yıllardır bu şehirdeyim; ama burayı pek sevmedim. Tarlada çalışırken kendini fazla yorma. Akşamleyin sahilde arkadaşlarla biraz dolaştık. Sen kalk azıcık da biz oturalım. Bundan sonra az görüşelim mümkünse. Seni dün, sahilde bayağı bekledim. Birazcık konuştu, sonra sahneden indi. Görmeyeli oldukça değişmişsin.Şimdi de belirteçlerin; eylemsileri, sıfatları, adlaşmış sıfatları ve belirteçleri nasıl derecelendirip belirttiklerini görelim:
Çok konuşan insan, çok yanlış yapar.
Bu cümlede “çok” sözcüğü, eylemsi olan “konuşan” sözcüğünü belirtmiştir.
Ben, kardeşimden daha hızlı koşuyorum.
Bu cümlede “daha” sözcüğü, belirteç olan “hızlı” sözcüğünü belirtmiştir.
Not: “En” ve “daha” sözcükleri; sıfatı, adlaşmış sıfatı ve belirteci üstünlük yönüyle belirtir. Bu durumlarda bu sözcükler üstünlük belirteci olarak adlandırılır.
Sonbahar, en güzel mevsimdir. Bu çocuktan daha çalışkanını görmedim. Bizimle gelmeni en çok ben istiyorum. Ben, hepinizden daha çok sevindim.5. SORU BELİRTECİ
Eylemleri soru yoluyla belirten sözcüklerdir.
Çanakkale gezisi nasıl geçti?
Bu cümlede “nasıl” sözcüğü “geçmek” eyleminin “nasıl” yapıldığını soru yoluyla belirttiğinden, soru belirtecidir.
Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcükler, soru belirtecidir.
Bu karanlıkta oraya nasıl gideceksiniz? Köye ne zaman varırız? Misafirlerimiz bizi kapıda ne kadar beklemişler? Bunları bana neden daha önce söylemedin? Niçin okula erkenden gidiyorsunuz? Bana niye bağırıyorsun ki? Ne gülüp duruyorsunuz orada?Not: “Ne” sözcüğü cümle içinde değişik görevler kazanabilir.
Bana hediye olarak ne aldın? (soru adılı) Buraya ne gün geleceksin? (soru sıfatı) Bu çocuk ne ağlıyor? (soru belirteci) Örnek 1: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “fena” sözcüğü, hem anlamı hem de cümledeki görevi açısından ötekilerden farklıdır? A) Onun, söylendiği kadar fena bir insan olduğunu sanmıyorum. B) Çok fena bir yoldan geçerek buraya geldik. C) Bugün çok fena bir olaya tanık oldum. D) Şemsiyeni al, yağmur fena yağıyor. E) Pencereyi aç, içerde fena bir koku var. (1989-ÖSS) Çözüm: Seçenekleri incelediğimizde “fena” sözcüğünün, A’da “insan” adını, B’de “yol” adını, C’de “olay” adını, E’de “koku” adını niteleyerek “sıfat” görevinde kullanıldığını görüyoruz. Bu sözcük D seçeneğinde “yağmak” eyleminin durumunu belirttiği için “belirteç” görevindedir. Cevap D Örnek 2: Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki ikileme, zarf olarak kullanılmıştır? A) Onun en çok dikkat çeken yönü bakışları ve özellikle iri iri gözleriydi. B) Yarım yamalak İngilizcesiyle düşüncelerini anlatmaya çalıştı. C) Filmdeki korkunç sahneleri soğuk soğuk terler dökerek izledi. D) Tatil haberini duyan öğrenciler güle oynaya evlerine gittiler. E) Konuşmacıya böyle saçma sapan sorular yöneltmesi herkesi şaşırttı. (1995-ÖYS) Çözüm: Seçenekleri incelediğimizde A’da “iri iri” ikilemesinin, “göz”; B’de “yarım yamalak” ikilemesinin, “İngilizce”; C’de “soğuk soğuk” ikilemesinin, “ter”; E’de “saçma sapan” ikilemesinin, “soru” sözcüklerini nitelediğini görüyoruz. Bu sözcükler ad olduğundan, onları niteleyen ikilemeler de sıfat görevindedir. D’de ise “güle oynaya” ikilemesi, “gitmek” eylemini belirttiğinden zarf görevindedir. Cevap DVarlıkları ifade etmek istediğimizde onların ismini söyleriz: Ahmet, kalem, masa, çiçek vb. “Hasan kalemi aldı.” cümlesini bazen varlığın yerine farklı kelimeler kullanarak ifade ederiz, örneğin “Hasan onu aldı.” deriz. “Hasan onu aldı.” dediğimizde “onu” sözcüğünün “kalem” sözcüğü yerine kullanıldığını anlarız. Bu şekilde ismin yerine kullanılan kelimelere zamir (adıl) adı verilir.
Zamirler, yerini tuttukları varlıklara ve özelliklerine göre 2 ana başlıkta incelenir:
İnsan isminin yerini tutan kelimelere kişi zamiri denir. Üç tekil, üç de çoğul olmak üzere toplam altı tane şahıs zamiri vardır:
1. tekil kişi → ben
2. tekil kişi → sen
3. tekil kişi → o
1. çoğul kişi → biz
2. çoğul kişi → siz
3. çoğul kişi → onlar
UYARI: Zamirler isim çekim eklerini alabilirler. Bu yüzden kişi zamirleri karşımıza çekim eki almış şekilde çıkabilir.
ben + e → bene → bana
sen + i → seni
o + (n)dan → ondan
biz + im → bizim
siz + de → sizde
onlar + ı → onları
NOT: “Kendi” sözcüğü de şahıs zamirleri içinde değerlendirilir ve bu zamire “dönüşlülük zamiri” adı verilir.
Varlıkların adını söylemeden, onları işaretle göstermeye yarayan sözcüklere işaret zamiri denir. “Bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, buraya, şuraya, oraya, burası, şurası, orası, öteki vb.” işaret zamirleridir.
NOT: “O“ ve “onlar” sözcükleri hem işaret hem de kişi zamiri olarak kullanılabilirler. Bu kelimeler insan isminin yerini tutuyorsa şahıs zamiri, insan dışı varlıkların yerini tutuyorsa işaret zamiridir.
NOT: “Bu, şu, o” sözcükleri bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler zamir olmaktan çıkar, işaret sıfatı olurlar.
Varlıkların yerini tutmalarına rağmen hangi varlığın yerine kullanıldığı tam ve açıkça belli olmayan sözcüklere belgisiz zamir denir. “Bazıları, biri, kimi, hepsi, herkes, kimse, birçoğu, birkaçı, şey vb.” sözcükler belgisiz zamirlerdir.
NOT: Belirsizlik bildiren sözcükler bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler belgisiz sıfat, bir ismin yerini tutuyorsa belgisiz zamir olur.
İsimlerin yerini soru yoluyla tutan sözcüklere soru zamiri denir. “Ne, kim, kimi, hangisi, kaçı, nereye, nerede, nereden vb.” sözcükler soru zamirleridir.
NOT: Soru bildiren sözcükler bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler soru sıfatı, bir ismin yerini tutuyorsa soru zamiri olur.
Ek halinde olup getirildiği ismin hangi şahsa ait olduğunu bildirir.Bunlar aynı zamanda iyelik ekleridir.
1. tekil şahıs iyelik eki → -(i)m
2. tekil şahıs iyelik eki → -(i)n
3. tekil şahıs iyelik eki → -ı, -i, -u, -ü, -(s)ı, -(s)i, -(s)u, -(s)ü
1. çoğul şahıs iyelik eki → -(ı)mız, -(i)miz, -(u)muz, -(ü)müz
2. çoğul şahıs iyelik eki → -(ı)nız, -(i)niz, -(u)nuz, -(ü)nüz
3. çoğul şahıs iyelik eki → -ları, leri
» (benim) defterim
» (senin) defterin
» (onun) defteri
» (bizim) defterimiz
» (sizin) defteriniz
» (onların) defterleri
» Kalemim kırılmış.
» Dün evlerine misafir oldum.
UYARI: 3. tekil şahıs iyelik eki “ı, i, u, ü” ile belirtme hal eki olan “ı, i, u, ü” birbiriyle karıştırılmamalıdır.
Bu iki eki karıştırmamak için eki alan kelimenin başına “onun, onların” kelimelerinden uygun olanı getiriririz. Cümlenin anlamında herhangi bir bozulma olmuyorsa o ek iyelik ekidir, cümlenin anlamında bozulma oluyorsa hal ekidir.
Cümlede daha önce geçmiş bir ismin yerini tutan “-ki” eki ilgi zamiridir. Bu zamir kendinden önceki kelimeye bitişik yazılır.
» Benimki kırıldı, senin bardağını kullanabilir miyim?
» Senin notların benimkinden yüksek.
UYARI: İlgi zamiri olan “-ki”, bağlaç olan “ki” ve sıfat yapan “-ki” eki ile karıştırılmamalıdır.
Cümle içinde sözcükler arasında çeşitli anlam ilgileri kuran ve cümleye değişik anlamlar katan, tek başına bir anlamı olmayan sözcüklerdir. Başlıca ilgeçler şunlardır:
gibi, sanki, göre, kadar, için, üzere, -e doğru, -e karşı, -e karşın, -e rağmen, -e değin, -e dek, -den dolayı, -den başka, ile, yalnız, ancak, sade, sadece, tek, bir, denli, değil…
Şimdi aşağıdaki cümlelerde, belli başlı ilgeçlerin, cümlelere ne gibi anlamlar kattığını görelim:
Gibi
Annem, melek gibi biriydi. (benzerlik) Zil çaldığı gibi dışarı çıktık. (tezlik) Birazdan fırtına çıkacak gibi. (tahmin, olasılık)Sanki
Everest, sanki bir dev çadırdı. (benzerlik) Babam, sanki seni dinler de! (inanmama) Sanki birazdan yağmur yağacak. (tahmin, olasılık)Göre
Kafama göre bir dost bulamadım. (uygunluk) Sana göre hangimiz suçlu? (kanaat, görüş) Bu sınav dünküne göre daha kolaymış. (karşılaştırma)Kadar
Bu işi akşama kadar halletmeliyim. (zaman, süre) Elmalar yumruğum kadardı. (benzerlik) Durakta bir saat kadar bekledim. (yaklaşık) Hiç kimseyi senin kadar sevmedim. (karşılaştırma) Tilki kadar kurnaz bir adam. (derece, ölçü)İçin
Ders çalışmak için kütüphaneye gitti. (amaç) Senin için herkes iyi şeyler söylüyor. (hakkında) Kardelen, benim için apayrı bir çiçekti. (görecelik) Trafik sıkıştığı için geç kaldım. (neden-sonuç) Bu hazırlıkları konuklar için yaptık. (aitlik) Çocukları için her fedakârlığı yapardı. (uğruna, yoluna)Üzere
Yarın getirmek üzere arabayı alabilirsin. (şartıyla) Teşekkür etmek üzere sahneye çıktı. (amacıyla) Anlaştığımız üzere yarın buluşuruz. (şekilde, tarzda) Uçağımız kalkmak üzereydi. (zaman)Doğru
Çocuklar sahile doğru yürüyorlar. (yön) Akşama doğru buralar sakinleşir. (zaman)Karşı
Güneşe karşı yavaş yavaş yürüyorduk. (yön) Sabaha karşı köye vardık. (zaman)Başka
Benden başka herkes maça gitmiş. (dışında, hariç)
Not: “Doğru, karşı, başka” sözcükleri, cümle içinde ilgeç dışında değişik görevler kazanabilir.
İnan bana, doğru söylüyorum. (belirteç) Sence doğru tarafa mı gidiyoruz? (sıfat) Sonunda doğruyu buldum. (ad) Burası karşıdan, çok net gözüküyor. (ad) Evimiz şehrin karşı yakasındaydı. (sıfat) Sana başka, bana başka konuştu. (belirteç) Bize başka bir adres verdiler. (sıfat) Bunu başkasından duymuş. (adıl)İle
Annemler uçakla gelecekmiş. (araç) Elini bıçakla kesmiş. (gereç) Bahçede, arkadaşlarıyla oynuyor. (birliktelik) Öğretmen, telaşla içeri girdi. (durum) Ağaçların devrilmesiyle yol kapandı. (neden-sonuç)Not: “İle”, yerine “ve” getirilemiyorsa ilgeç; getirilebiliyorsa bağlaç olur.
Şiir ile romanı çok severim. (ile=ve > bağlaç) Gençken şiir ile çok ilgilendim.Bu cümlelerin birincisinde “şiir ve roman” denilebildiği için “ile” bağlaçtır; ikincisinde “ile” yerine “ve” getirilemediği için “ile” ilgeçtir.
Yalnız, Sade, Sadece, Bir, Tek
Dünkü toplantıda yalnız sen yoktun. (sadece) Ben bu konuda sade ona inanırım. (yalnız) Sadece dinlenmek istiyorum. (yalnız) Pikniğe bir o gelmemişti. (yalnız) Tek sen misin sevdiğine kavuşamayan? (yalnız)Not: “Yalnız” sözcüğü, yerine “ama” getirilebiliyorsa bağlaç olur.
Dün seni çok bekledim; yalnız sen gelmedin. (yalnız=ama > bağlaç)
Bu cümlede “yalnız” yerine “ama” getirilebildiği için “yalnız” sözcüğü bağlaçtır.
Not: “Yalnız, sade, sadece, bir, tek” sözcükleri, cümle içinde ilgeç dışında değişik görevler kazanabilir.
Dedem, yalnız bir insandı. (sıfat) Sahilde, yalnız dolaşıyordu. (belirteç) Sade bir görünümü vardı. (sıfat) Sanatçı, çok sade yaşıyordu. (belirteç) Onunla bir boydayız. (sıfat) Bir sen bir ben biliyoruz bunu. (bağlaç) Olanları bana bir bir anlattı. (belirteç) Çocuk, tek kelime konuşmadı. (sıfat) Herkes gidince ben tek kaldım. (belirteç)Ancak
Bizi oraya ancak sen götürebilirsin. (sadece) Bu arabaya ancak on milyar veririm. (en çok)Not: “Ancak” sözcüğü, cümle içinde değişik görevlerde kullanılabilir.
Çok çalıştım; ancak ödevimi bitiremedim. (ancak=ama > bağlaç) Misafirler, akşama ancak gelebildiler. (belirteç)Birinci cümlede, “ancak” sözcüğünün yerine “ama” getirilebildiği için “ancak” bağlaçtır. İkinci cümlede “ancak” eylemin yapılış zamanını belirttiği için belirteçtir.
Rağmen, Karşın, Denli, Değil, Dolayı
Bağırmama rağmen beni duymadı. (tersine olarak) Fakirliğine karşın hep mutlu biriydi. (tersine olarak) Seni ölünceye değin unutmayacağım. (zaman) Yağmur geceye dek devam etti. (zaman) Beni bu denli sevdiğini bilmiyordum. (derece) Burası dediğin kadar güzel değil. (olumsuzluk) Trafikten dolayı sınava geç kaldım. (neden-sonuç) Örnek 1: “Televizyon reklamları radyo ile yapılanlardan daha etkili oluyor.” “ile” sözcüğü, aşağıdaki kullanımlardan hangisinde bu cümledekiyle aynı görev ve anlamdadır? A) Bugün radyo ile televizyonun hayatımızdaki yeri ve önemi yadsınamaz. B) Ona göre ahlak, düşündüğü ile yaptığı arasındaki benzerliktir. C) Sinekli Bakkal ile Tatarcık, Halide Edip’in toplumsal konulu iki romanıdır. D) O, deyimleri ve tekerlemeleri ile İstanbul Türkçesinin güzelliğini yansıtmıştır. E) Onu en çok ilgilendiren, gazetenin gülmece sayfası ile spor haberleridir. (1982-ÖSS) Çözüm: Cümlede “ile” gördüğümüz yere “ve” getirebiliyorsak “ile” bağlaç; getiremiyorsak ilgeçtir. Örnek cümlede “ile” sözcüğü ilgeç görevinde kullanılmıştır. D seçeneğinde kullanılan “ile” sözcüğü de ilgeç görevindedir. Cevap D Örnek 2: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “için” kelimesi, “amacıyla, maksadıyla” anlamında kullanılmıştır? A) Çocuklar için yapmadığı fedakârlık kalmadı, diyorlar. B) Bu paket arkadaşınız için hazırlanmıştı. C) O sıralarda Ankara’da olmadığım için olayı bilemiyorum. D) İki haftalık harçlığını bu kitabı almak için biriktirmiş. E) Arkadaşınız için herkes aynı şeyleri söylüyor. (1986-ÖSS) Çözüm: Seçenekleri incelediğimizde “için” sözcüğünün A’da “uğruna”, B’de “aitlik”, C’de “neden-sonuç”, E’de “hakkında” anlamında kulanıldığtnı görüyoruz. D’de ise “harçlık biriktirme” eyleminin “kitap almak” amacıyla yapıldığını görüyoruz. Cevap D Örnek 3: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “yalnız” sözcüğü farklı bir görevde kullanılmıştır? A) Böyle bir evde yalnız oturman sakıncalıdır. B) Böylesine temiz bir havayı yalnız burada bulabilirsin. C) Bu toplantıda yalnız kalacağını biliyordun. D) Bu görüşü senin yalnız savunman daha etkili olurdu. E) Bu sorunu yalnız çözmek istemen yerinde bir karardır. (1978) Çözüm: Seçenekleri incelediğimizde A, C, D ve E de “yalnız” sözcüğünün “oturma, kalacak, savunma, çözmek” eylemsilerini belirttiğinden, belirteç görevinde kullanıldığını görüyoruz. Ancak B’de “yalnız” sözcüğünün “sadece” anlamında kullanıldığından, ilgeç olduğunu görüyoruz. Cevap B
Eş görevli sözcükleri, söz öbeklerini, cümleleri birbirine bağlayan ya da çeşitli anlam ilgileri kuran sözcük veya söz öbekleridir. Başlıca bağlaçlar şunlardır:
ve, veya, ya, ya da, yahut, veyahut, ile, yalnız, ancak, ama, fakat, lakin, ne var ki, de, bile, dahi, ki, öyle ki, öyleyse, oysa, oysaki, ise, madem, mademki, meğer, meğerki, meğerse, yeter ki, halbuki, çünkü, hatta, yoksa, ne… ne, ya… ya, hem… hem, bir… bir, gerek… gerek, ister… ister, olsun… olsun
Ve
Akşam ve sahil, onun şiirlerinin çıkış noktasıydı. (Adları birbirine bağlamıştır.) Sen ve ben ayrı dünyaların insanlarıyız. (Adılları birbirine bağlamıştır.) Erhan, saygılı ve zeki bir öğrenciydi. (Sıfatları birbirine bağlamıştır.) Futbolcular, bitkin ve mutsuz görünüyor. (Belirteçleri birbirine bağlamıştır.) Eve uğradı ve biraz eşya aldı. (Cümleleri birbirine bağlamıştır.)İle
Lisedeyken müzik ile resim en sevdiğim dersti. Eylül ile nisan onun için ayların en güzeliydi.Veya, Ya, Ya da, Yahut, Veyahut
Bugün veya yarın yola çıkabiliriz. Misafirimiz akşama gelir diyorsun ya gelmezse? Bizimle gel ya da evde kalıp ders çalış. Tatilde kitap okurum yahut geziler yaparım. Yarın eski okuluma veyahut sinemaya giderim.Yalnız
Çalışkan bir çocuk; yalnız çok yaramaz. (karşıtlık) Kitabı alabilirsin; yalnız geri getireceksin. (koşul)Ancak
Seni dün aradım; ancak sana bir türlü ulaşamadım. (karşıtlık) Maça gidebilirsin; ancak eve erken dön. (koşul)Ama
Çok uğraştık; ama onu ikna edemedik. (karşıtlık) Müzik dinle; ama yüksek sesle değil. (koşul) Şirin ama çok şirin bir ilçeydi burası. (pekiştirme)Fakat, Lakin, Ne var ki
Peşinden koştum; fakat yetişemedim. (karşıtlık) İstediğini al; fakat ziyan etme. (koşul) Süre bitti; lakin bazı sorular kaldı. (karşıtlık) Akıllı biri; ne var ki biraz huysuz. (karşıtlık)Ki
Kardelen ki baharı müjdeler doğaya. (açıklama) İhtiyacı var ki senden para istiyor. (neden-sonuç) Konuşsam da beni dinlemez ki… (yakınma) Bir uyandım ki kar yağmış! (şaşırma) Herkesi sev ki sen de sevilesin. (koşul)Not: Bağlaç olan “ki”, ilgi adılı “-ki” ve sıfat yapım eki olan “-ki” ile karıştırılmamalıdır. Bağlaç olan “ki” sözcük olduğundan ayrı yazılır. İlgi adılı ve sıfat yapım eki olan “-ki” ek olduğundan sözcüğe bitişik yazılır.
Bizim otobüs sizinkinden hızlı gidiyor. (ilgi adılı) Yarınki gezi iptal edilmiş. (sıfat yapım eki)Bile, Dahi
O gün, beni sen bile dinlememiştin. (de) Benimle bir kelime konuşmadı bile. (üstelik) En yakın arkadaşlarım dahi beni unuttu. (de)De
Ders çalıştı da sınavı kazandı. (neden-sonuç) Oraya ben de gitmiştim. (eşitlik, gibilik) Sen de mi Leyla! (şaşırma) Para kazanacaksın da bize bakacaksın! (alay, inanmama) Borcunu verme de göreyim seni! (korkutma, tehdit) Saray da saraymış ha! (övgü, abartma)Not: Bağlaç olan “de” her zaman ayrı yazılır ve “te, ta” şekli yoktur. Bir cümlede “de”nin bağlaç mı yoksa hal eki mi olduğunu anlamak istiyorsak; “de”yi cümleden atarak cümleyi yeniden okuruz. Cümlenin anlamında -daralma olabilir- bozulma olmuyorsa “de” bağlaçtır.
Yarın bize gel de o konuyu görüşelim. Yarın bize gel o konuyu görüşelim.Bu cümlelerde görüldüğü gibi “de” cümleden atıldığında cümlenin anlamında bir bozulma olmuyor. O halde, “de” cümlede bağlaç görevinde kullanılmıştır.
Aradığın kitap bende var. Aradığın kitap ben var.Bu cümlelerde görüldüğü gibi “de” cümleden atıldığında cümlenin anlamında bir bozulma meydana geliyor. O halde “de” cümlede bağlaç değil, durum (hal) ekidir.
Oysa, Oysaki, Halbuki
Oysa gelirsin diye seni ne kadar bekledim, bilemezsin. Oysaki hepimiz, o akşam aramızda olmanı çok istemiştik. Hâlbuki çok uysal bir insandır o.Not: Bazı bağlaçlar cümlenin başında bulunabilir. Bu bağlaçlar, kendinden önceki cümleyi anlamca kendinden sonraki cümleye bağlar.
Oysa ne umutlarla gelmiştik bu şehre!
Bu cümlede “oysa” bağlacı, öncesinde, “Bu şehirde umduğumuz hiçbir şeyi bulamadık.” anlamında bir cümlenin söylendiğini göstermekte ve iki cümleyi birbirine bağlamaktadır.
Madem, Mademki, Meğer, Meğerse
Madem her gün üzecektin, neden sevdin beni? Mademki gitmeyeceksin, biletini iptal ettir. Meğer bana söyledikleri hep yalanmış! Meğerse misafirlerimiz yarın gelecekmiş.Öyleyse, Çünkü, Hatta, Yoksa, İse
Dediklerime inanmıyorsun; öyleyse benimle konuşma. Seninle sinemaya gelemeyeceğim; çünkü hastayım. Dün babam okula gelmiş; hatta birkaç saat bizi beklemiş. Derslerine çalış; yoksa sınavı kazanamazsın. O, romandan hoşlanırdı; ben ise şiirden hoşlanırdım.Ne… ne
Ne adımızı anan var ne halimizi soran. (olumsuzluk) (adımızı anan ve halimizi soran yok) Ne kış ne yaz, ille de güz ille de güz. (olumsuzluk) (kış ve yaz değil) Ne küserim ne incinirim, (olumsuzluk) (küsmem de incinmem de)Not: “Ne… ne” bağlacı, sıfatları ve belirteçleri derecelendiren “ne” belirteci ile karıştırılmamalıdır. Aşağıdaki cümlelerde “ne” sözcüğü belirteç görevindedir
Ne şirin, ne güzel bir köydü burası. Ne bitkin, ne suskun duruyor bugün herkes.Bir… bir
Bir sen varsın kalbimde bir de o hatıralar. Çiçeklerden bir kardeleni bir nilüferi severdi.Not: “Bir… bir” bağlacı, sıfat ve belirteç olan “bir” ile karıştırılmamalıdır.
Çarşıdan bir kitap, bir defter aldım. (sıfat) Yaşadıklarını bana bir bir anlattı. (belirteç)Hem… hem, Ya… ya, Ha… ha, Gerek… gerek, İster… ister
Evimiz hem okula hem yurda çok yakındı. Ya evde derslerine çalış ya bizimle sahile gel. Ha o gelmiş ha sen gelmişsin, bizim için aynı. Gerek sen gerek o, yarın izin kullanabilirsiniz. İster kitap oku ister müzik dinle. Örnek 1: Aşağıdakilerden hangisinde “de, da” bağlacı cümleye “eşitlik, gibilik” anlamı katmıştır? A) O şiiri okumuş da anlayamamış. B) Bundan sonra özür dilese de affetmem. C) Gitti de bir mektup bile yazmadı. D) Sözünü ettiğim elbiseyi aldım da giymedim. E) Gazetedeki ilanı ben de görmüştüm. (1994-ÖSS) Çözüm: E seçeneğindeki “de” bağlacı, başkaları tarafından yapılan bir işin, sözü söyleyen kişi tarafından da gerçekleştirildiğini göstermek amacıyla kullanılmış ve cümleye “eşitlik, gibilik” anlamı katmıştır. Cevap E Örnek 2: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “de” sözcüğünün atılması anlam değişikliğine yol açar? A) Oraya uğra da arkadaşının düşüncelerini öğren. B) Onu hem dün hem de bugün aradım. C) Ne kendi geldi ne de çocuklarını gönderdi. D) Ben bu öğüdü ona değil de sana vermeliydim. E) Dün akşamki toplantıda ben de konuştum. (1993-ÖYS) Çözüm: A, B, C ve D seçeneklerindeki cümleleri “de” bağlacını atarak okuduğumuzda, cümlelerin herhangi bir anlam değişikliğine uğramadığını görüyoruz. E seçeneğinde kişi, başkalarının yanı sıra kendisinin de konuştuğunu belirtiyor. Cümleyi “de” bağlacını atarak okuduğumuzda, konuşanın sadece kendisinin olduğu anlamı çıktığını ve cümlenin anlamının bütünüyle değiştiğini görüyoruz. Cevap E Örnek 3: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ama bağlacı, koşul anlamında kullanılmıştır? A) Bir şeyler söyledi ama anlayamadım. B) Biraz pahalı ama çok güzel. C) Okula gideceksin ama otobüsle. D) Eşyaları eski ama tertemiz. E) Belki doğru söylüyorsun ama inanmıyorum. (1981-ÖYS) Çözüm: Seçenekleri incelediğimizde A, B, D ve E’de “ama” bağlacının karşıtlık ilgisi kurduğunu görüyoruz. C’de ise “ama” bağlacının “okula gitme” işini “otobüsle gitme” koşuluna bağlayarak koşul anlamında kullanıldığını görüyoruz. Cevap C Örnek 4: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “ama” sözcüğü, pekiştirme görevinde kullanılmıştır? A) Çok zorladım; ama yararı olmadı. B) Bir zamanlar burada eski ama sağlam bir ev vardı. C) Bir derdin var senin; ama bana söylemek istemiyorsun. D) Yine gelecekmiş; ama çok kalmayacakmış. E) O günden sonra onu hiç ama hiç görmedim. (1990 – ÖYS) Çözüm: Seçenekleri incelediğimizde A, B, C ve D’de “ama” sözcüğünün “fakat” anlamında “olumluluk – olumsuzluk” ilgisi kurduğunu görüyoruz. E’de ise aynı sözcüğün “görme” eyleminin pekiştirmeli bir biçimde yapılmadığını belirttiğini görüyoruz. Cevap E
Sevinme, coşma, kızma, acıma, şaşma, korkma gibi duyguları anlatan; seslenme, buyruk gibi durumları bildiren ya da doğa seslerini yansıtan sözcüklerdir.
Aman ha! Of bıktım artık! Ah bunu önceden bilseydim! Vah vah, ne oldu sana! Ay, ne şirin şeysin sen öyle! Vay başıma gelenler! Yeter be! Bravo sana! Hah vapur gözüktü! Ha gayret! Elveda sana, ey sonbahar! Eyvah, ne yer, ne yâr kaldı! Hey, bana baksana! Oh, ne güzel!Not: Ünlemler bazen cümle içinde değişik görevlerde kullanılabilir.
Kimsenin ahı kimsede kalmaz. (ad) Dedemin amansız bir hastalığı vardı. (sıfat) Ha ben ha sen, hiç fark etmez. (bağlaç) Örnek 1: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ünlem vardır? A) Ne vardı diyorum ah bir dönseydin son anda. B) Yalnızlık üşümekmiş, yalnızım üşüyorum. C) Uçurummuş sensizlik, tut beni düşüyorum. D) Bütün maviler sensiz şimdi her şey düş rengi. E) Geleceksen deli dalgalarla deli yağmurlarla gel. Çözüm: A seçeneğindeki “ah” ünlemi bir özlem anlamı verir. Cevap ABir ismin benzerlerinden ayırt edilebilmesi için başka bir isim, zamir veya sıfatla anlam ilişkisi kurarak oluşturduğu söz öbeğine tamlama denir.
Tamlamalar bir söz öbeğidir ve en az iki kelimeden oluşur, tek sözcüklü tamlama olmaz.
Tamlamalarda iki öge vardır: tamlayan ve tamlanan. Tamlamada belirtilen, açıklanan isme tamlanan denir. Tamlananı belirten, açıklayan sözcüklere de tamlayan denir.
Tamlamalar, sıfat tamlaması ve isim tamlaması olmak üzere iki ana başlıkta incelenir:
Bir ismin rengi, şekli, durumu, sayısı gibi özelliklerini belirten sözcüklere sıfat denir. Sıfatların, isimlerin önüne gelerek onlarla oluşturdukları söz öbeklerine sıfat tamlaması denir.
Sıfatlar her zaman isimlerden önce gelir. Dolayısıyla sıfat tamlamalarında tamlanan isim, tamlayan ise sıfattır.
» kırmızı | elbise | » çalışkan | öğrenci | |
sıfat | isim | sıfat | isim | |
(tamlayan) | (tamlanan) | (tamlayan) | (tamlanan) |
Bu örneklerde “kırmızı” sözcüğü, “elbise” adını; “çalışkan” sözcüğü de “öğrenci” adını nitelik yönüyle anlamca bütünleyerek bir söz grubu kurmuş ve sıfat tamlaması oluşturmuştur.
» Caddeler rengarenk ışıklarla süslenmişti.
» Sınavdan sadece birkaç öğrenci geçebildi.
» Bu evde güzel günler geçirdim.
Yukarıdaki cümlelerde koyu renkli kalın harflerle yazılmış söz öbekleri sıfat tamlamasıdır.
NOT: Sıfat tamlamalarında, tamlanana (isme) sorduğumuz “nasıl, hangi, kaç, kaçıncı?” sorularıyla tamlayanı (sıfatı) bulabiliriz.
TAMLAYAN (SIFAT) | TAMLANAN (İSİM) | |
---|---|---|
» iyi | insan | nasıl insan? → iyi |
» acılı | yürek | nasıl yürek? → acılı |
» o | araba | hangi araba? → o |
» on beş | elma | kaç elma? → on beş |
» onuncu | yüzyıl | kaçıncı yüzyıl? → onuncu |
NOT: Sıfat tamlamalarında, tamlayan da tamlanan da birden çok sözcükten oluşabilir.
TAMLAYAN | TAMLANAN | TAMLAYAN | TAMLANAN | |||
» kalın | bir | kitap | » eski | evler, | dükkânlar | |
sıfat | sıfat | isim | sıfat | isim | isim |
» Kitapta güzel öyküler ve şiirler var.
» Bu beyaz gömlek sana çok yakışıyor.
Yukarıdaki cümlelerde kırmızı renkli kalın harflerle yazılmış kelimeler tamlayan (sıfat), yeşil renkli kalın harflerle yazılmış kelimeler ise tamlanan (isim) görevindedir.
Bir ismin aitlik ilgisi yönünden daha belirgin hâle gelmesi için başka bir isim tarafından tamamlanmasıyla oluşan isim grubuna isim tamlaması denir. İsim tamlamaları da tıpkı sıfat tamlamaları gibi tamlayan ve tamlanandan oluşur.
» düğme | ⇒ | gömleğin | düğmesi |
isim | isim | isim | |
(tamlayan) | (tamlanan) |
Yukarıdaki örnekte “düğme” isminin önüne gelen “gömlek” ismi o düğmenin kime veya neye ait olduğunu göstererek daha belirgin hale gelmesini sağlamış ve isim tamlaması oluşturmuştur. Bu tamlamada “gömleğin”sözcüğü tamlayan, “düğmesi” sözcüğü ise tamlanan görevindedir.
⇒ İsim tamlamalarında tamlayan, ilgi eklerini; tamlanan ise iyelik (aitlik) eklerini alır.
Tamlayan ekleri (ilgi ekleri): -ın /-in /-un /-ün, -(n)ın /-(n)in /-(n)un /-(n)ün, -im
Tamlanan ekleri (iyelik ekleri): -ı /-i /-u /-ü, -(s)ı /-(s)i /-(s)u /-(s)ü, -im, -in
İsim tamlamaları belirtili, belirtisiz ve zincirleme isim tamlamaları olmak üzere üçe ayrılır:
Tamlayanın ilgi eki, tamlananın da iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tamlamalarda belirgin bir aitlik anlamı vardır, tamlananın tamlayana ait olduğu belirtilir.
Belirtili isim tamlaması ⇒ tamlayan + ilgi eki | tamlanan + iyelik eki
TAMLAYAN | TAMLANAN |
---|---|
okulun | müdürü |
Ali’nin | defteri |
benim | kalemim |
bilgisayarın | kablosu |
öğrencilerin | birkaçı |
NOT: Belirtili isim tamlamalarında, tamlanana sorduğumuz “kimin, neyin?” sorularıyla tamlayanı bulabiliriz.
TAMLAYAN | TAMLANAN | |
---|---|---|
» kapının | kolu | neyin kolu? → kapının |
» Osman’ın | oğlu | kimin oğlu? → Osman’ın |
» benim | hikâyem | kimin hikâyesi → benim |
⇒ Belirtili isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan yer değiştirebilir.
» Gözleri bir şiir gibiydi onun. → onun gözleri
⇒ Belirtili isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına başka türden sözcükler girebilir.
» Gazetenin ilk sayfası koparılmış.
» Takımın en yaşlı oyuncusu sakatlandı.
NOT: Belirtili isim tamlamalarında, tamlayan da tamlanan da birden çok sözcükten oluşabilir.
TAMLAYAN | TAMLANAN | TAMLAYAN | TAMLANAN | |||
» annenin | babanın | sevgisi | » hastanın | adı, | soyadı | |
isim | isim | isim | isim | isim | isim |
» Yazarın öyküleri ve şiirleri çok başarılı.
» Evin ve arabanın vergisi henüz ödenmedi.
Yukarıdaki cümlelerde kırmızı renkli kalın harflerle yazılmış kelimeler tamlayan, yeşil renkli kalın harflerle yazılmış kelimeler ise tamlanan görevindedir.
Tamlayanın ek almadığı, sadece tamlananın ek aldığı tamlamalardır.
Belirtisiz isim tamlaması ⇒ tamlayan | tamlanan + iyelik eki
TAMLAYAN | TAMLANAN |
---|---|
okul | müdürü |
Türkçe | defteri |
öğrenci | sayısı |
elektrik | kablosu |
sokak | lambası |
tarih | öğretmeni |
İstanbul | Boğazı |
Türkiye | Cumhuriyeti |
aşk | acısı |
⇒ Belirtisiz isim tamlamalarında, tamlayan ile tamlanan yer değiştiremez ve tamlayan ile tamlanan arasına başka sözcük giremez.
İkiden fazla ismin birbirine bağlandığı isim tamlamalarıdır. Zincirleme isim tamlaması ayrı bir tamlama çeşidi değildir. Bu tamlamada tamlayan ya da tamlanan veya her ikisi de kendi içinde başka bir isim tamlaması oluşturur.
TAMLAYAN | TAMLANAN | |
---|---|---|
Ahmet’in | kaleminin | ucu |
belirtili isim tamlaması |
Yukarıdaki örnekte tamlayan (Ahmet’in kalemi) kendi içinde belirtili isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “ucu” tamlananına bağlanmıştır. Böylece iki tamlama iç içe girerek ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.
TAMLAYAN | TAMLANAN | |
---|---|---|
sokak | lambasının | ışığı |
belirtili isim tamlaması |
Yukarıdaki zincirleme isim tamlamasında, tamlayan (sokak lambası) kendi içinde belirtisiz isim tamlamasıdır.
TAMLAYAN | TAMLANAN | |
---|---|---|
Ayşe’nin | Türkçe | defteri |
belirtisiz isim tamlaması |
Yukarıdaki zincirleme isim tamlamasında, tamlanan (Türkçe defteri) kendi içinde belirtisiz isim tamlamasıdır.
» Tiyatro salonunun kapısı kapalıydı.
» Deniz suyunun sıcaklığı artmış.
Takısız İsim tamlaması konusu 6. sınıf müfredatında bulunmamaktadır. Ancak gerek ortaokul gerekse liselere yönelik kaynaklarda ve sorularda karşılaşıldığı için Takısız İsim Tamlamaları konusundaki genel görüşe yer veriyoruz.
Tamlayanın ve tamlananın hiçbir tamlama eki almadığı isim tamlamalarıdır.
Takısız isim tamlamaları, ya tamlananın “ne(y)den yapıldığını” (hammaddesini) ya da benzerlik ilgisi kurarak tamlananın “neye benzediğini” belirtir.
TAMLAYAN | TAMLANAN |
---|---|
altın | kafes |
cam | kavanoz |
çelik | tencere |
deri | mont |
keten | pantolon |
» taş kalp
tamlamasında iki sözcük de tamlama eki almamıştır ve bu tamlamadaki “taş” sözcüğü kalbin neye benzediğini belirtmektedir, yani kalp, taşa benzetilmektedir. Bu yüzden bu tamlama takısız isim tamlamasıdır.
TAMLAYAN | TAMLANAN |
---|---|
altın | saç |
demir | yumruk |
çelik | irade |
deniz | göz |
inci | diş |
Fiil çatısı, en genel ifadeyle yüklemin özne ve nesne ile olan ilişkisidir. “Fiil çatısı” sözü ilk duyulduğunda “Neden çatı denmiş ki?” gibi bir soru gelebilir akıllara. Bir evin çatısını düşünelim (Genelde üçgen şeklinde çizilir) çatının alt kısmına yüklemi koyarsak üstteki iki kenara da özne ve nesneyi koyduğumuzda fiil çatısını oluşturmuş oluruz. Fiillerde çatı veya fiil çatısı dendiğinde aklımıza yüklem-özne-nesne ilişkisi gelmelidir.
Fiillerin özne ve nesneye bağlı olarak kazandığı anlama ve girdiği biçime çatı denir. Konumuzun isminden de anlaşılacağı üzere çatı, sadece fiil cümlelerinde aranan bir özelliktir. İsim cümlelerinde çatı aranmaz.
Fiil çatısı, öznelerine ve nesnelerine göre olmak üzere iki yönden incelenir.
Özne – yüklem ilişkisinde, öznenin, eylemin bildirdiği işi nasıl yaptığı önemlidir. Buna göre de fiiller dört grupta incelenir:
İşi yapan gerçek bir öznenin bulunduğu fiillere etken fiil denir.
» Bu kitabı dün aldım.
cümlesinde “alma” eylemini gerçekleştiren bir özne vardır. Ama bu cümlede bir sözcük olarak verilmemiştir. Özne bir sözcük olarak verilmese de,cümlenin öznesi gizli olsa da cümlede işi yapan belli olduğu için bu cümlenin yüklemi çatısına göre etkendir.
» Bahar gelince ağaçlar güzelleşti.
cümlesinde olduğu gibi sadece canlı varlıklar değil,insan dışındaki varlıklar da özne görevini üstlenebilir. Yukarıdaki cümlede “güzelleşen” ağaçlardır. Cümlede özne olduğuna göre, bu cümlenin eylemi çatısına göre etkendir.
Cevap D
NOT: Etken fiiller, nesne – yüklem ilişkisine göre geçişli veya geçişsiz olabilir.
İşi yapan gerçek bir öznesi olmayan fiillere edilgen fiil denir. Edilgen çatılı fiillerde özne işi yapan değil, yapılan işten etkilenen durumundadır. Edilgen fiiller, fiil kök veya gövdelerine “-l” veya “-n” eklerinin getirilmesiyle oluşturulur.
» Bütün sokaklar temizlendi.
» Kitapların hepsi okundu.
» Kapı hızlı hızlı vuruldu.
Yukarıdaki cümlelerde yüklem durumundaki fiiller “-l- ve -n-” eklerini almıştır. Ayrıca “temizlenme, okunma ve vurulma” eylemlerini yapan gerçek bir özne de bu cümlelerde verilmemiştir. Onların yerine işten etkilenen “bütün sokaklar, kitapların hepsi, kapı” sözcükleri özne görevini üstlenmiştir.
» Bakkaldan bir ekmek alındı.
sözde özne yüklem cümlesinde “alma” eylemini yapan, gerçekleştiren gerçek bir özne yoktur. Biz zihnimizden “tarafından” sözüyle cümleye bir özne getirebiliriz. Bu durumda cümle şöyle olur: “(Çocuk tarafından) bakkaldan bir ekmek alındı.”
NOT: Edilgen fiiller, nesne – yüklem ilişkisine göredaima geçişsizdir. Çünkü; edilgen fiillerde nesne gibi görünen öge, daima sözde öznedir.
» Kırtasiyeden güzel bir kalem alındı.
cümlesi ise öznesine göre etken değil, edilgendir. Çünkü cümlede “alma” işini yapan gerçek bir özne yoktur. Bu cümlede eylem başkası tarafından yapılmıştır. Başkası tarafından yapıldığı için de öznesine göre edilgendir. Edilgen fiiller nesnesine göre daima geçişsiz olduğuna göre, bu “alınma” eylemi geçişsizdir. Demek ki cümle öznesine göre edilgen, nesnesine göre geçişsizdir.
İşi yapan ve yapılan işten etkilenen gerçek bir öznenin bulunduğu fiillere dönüşlü fiil denir. Bu tür fiillerde eylemleri yapan özne olduğu gibi, eylemden etkilenen de öznedir. Dönüşlü fiiller, etken fiillere “-l” ve “-n” ekleri getirilerek yapılır.
» Sınavı kazandığımı duyunca çok sevindim.
» Sarsıntıyı duyunca hemen telefona sarıldı.
» Dedesi her zaman madalyasıyla övünürdü.
Yukarıdaki cümlelerde yüklem durumundaki fiiller “-l ve -n” eklerini almıştır. Cümlelerin yüklemlerini incelediğimizde, öznelerin, yüklemde bildirilen işi “kendi kendilerine yaptıklarını ve yaptıkları işten yine kendilerinin etkilendiklerini” görüyoruz. Dolayısıyla bu eylemler dönüşlüdür.
NOT: Edilgen eylem ve dönüşlü eylem; aynı eklerle oluşturulduğundan karıştırılabilir. Edilgen eylem ile dönüşlü eylem arasındaki fark ise şudur: Dönüşlü fiillerin gerçek öznesi vardır, edilgen fiillerin ise sözde öznesi vardır.
» Marketten deterjan da alındı. (edilgen)
cümlesindeki “alındı” fiilini gerçekleştiren bir özne yok, sadece yapılan işten etkilenen “deterjan” sözde öznesi var. Öyleyse bu cümlenin yüklemindeki eylem edilgen çatılıdır.
» Bu elbise geçen yıl dikildi. (edilgen)
cümlesinde elbise geçen yıl dikilmiş; ama elbiseyi diken belli değil. “Bu elbise” sözcüğü sözde öznedir.
» Ali, durakta tam iki saat dikildi. (dönüşlü)
cümlesinde ise “dikilmek” eylemini yapan ve etkilenen gerçek bir özne (Ali) vardır.
» Bulaşıklar yıkandı. (edilgen)
» Rıfkı akşam yıkandı. (dönüşlü)
Cevap A
Fiilde anlatılan işin birden fazla özne tarafından birlikte veya karşılıklı yapıldığını gösteren fiillere işteş fiil denir. İşteş fiil, her şeyden önce, birden fazla öznesi olan fiil değil, olabilmesi, meydana gelebilmesi için birden fazla özneyi gerektiren fiildir ve bu fiiller (eylemler), özneler tarafından birlikte veya karşılıklı yapılır. İşteş fiiller, fiil kök veya gövdelerine “-ş” ekinin getirilmesiyle oluşturulur.
» Babam öğretmenimle görüşmüş.
cümlesinde özne “babam” sözcüğüdür. Ancak görüşme eylemi bir kişi tarafından gerçekleştirilemez. Bu nedenle “görüşme” fiili işteştir.
» Yeni gelen öğrenci ile tanıştın mı?
» Kuşlar ne de güzel ötüşüyor.”
» İşteşlik değişik şekillerde ve farklı anlamlarda karşımıza çıkar:
Fiili, birden fazla özne karşılıklı bir şekilde yapar. Bu durumda özneler karşı karşıyadır.
“-ş” ekini almış olan fiilin, birden fazla özne tarafından birlikte yapılmasıdır. Bu durumda özneler karşı karşıya değil; birlikte, yan yana hareket ederler.
UYARI: Türkçede kimi eylemler işteş çatılı eylem gibi görünür; ama bunlardan kimilerinde eylemin birlikte ya da karşılıklı yapılması söz konusu değildir. Bunlarda bir durumdan başka bir duruma geçiş söz konusudur. Bazı kaynaklarda böyle fiillere “nitelikçe işteş” fiiller denir.
Cevap A
Bu fiillerin bir kısmı kullanılırken nesneye ihtiyaç gösterir, bir kısmı ise herhangi bir nesne olmadan da kullanılabilir. Bu fiiller dört grupta incelenir:
Nesnesi olan ya da nesne alabilen eylemlere geçişli eylem denir. Geçişli fiiller, yükleme sorduğumuz “neyi, kimi, ne?” sorularına cevap verirler.
» Hakem kaleciyi maçtan attı.
cümlesinde “atmak” eyleminden etkilenen, “kaleci” sözüdür. Bu söz, cümlede nesne olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla “atmak” fiili geçişlidir.
NOT: Bazı cümlelerde, fiiller geçişli olduğu hâlde nesne bulunmayabilir. Çünkü geçişli fiiller nesne alan ya da nesne gerektiren fiillerdir.
Nesne almayan, yani “ne, neyi ve kimi?” sorularına cevap vermeyen fiillere geçişsiz fiil denir. Geçişsiz fiillere nesneyi bulmak için “ne, neyi, kimi?” sorularını sorduğumuzda cevap alamayız.
» Ali’nin sözlerine çok güldük.
cümlesinde de “gülmek” eylemi geçişsizdir. Çünkü “ne, neyi, kimi” sorularına cevap vermiyor.
Geçişsiz fiillerin “-r-, -ar-, -er-, -t-, -tır-” ekleriyle geçişli hale getirilmesiyle oluşturulan fiillereoldurgan fiil denir. Fiilin ilk hali “ne, neyi, kimi?” sorularına cevap vermezken, ikinci hali, yani “-r-, -t-, -tır-” eklerini almış hali, bu sorulara cevap vermektedir.
Geçişsiz Fiil |
|
Oldurganlık Eki |
|
Oldurgan Fiil |
uyumak |
+ |
-t- |
→ |
uyutmak |
pişmek |
+ |
-r- |
→ |
pişirmek |
basmak |
+ |
-tır- |
→ |
bastırmak |
gülmek |
+ |
-dür- |
→ |
güldürmek |
» Çocuk hepimizi güldürdü.
cümlesindeki “gülmek” eylemi geçişsizdir. Bu eylem “-dür” eki ile geçişli hâle getirilmiştir. Sonuçta bu fiil oldurgan fiildir.
Geçişli fiillerin “-r-, -ar-, -er-, -t-, -tır-” ekleriyle geçişlilik derecesinin artırılmasıyla oluşturulan fiillere ettirgen fiil denir. Bu fiillerin bazılarında özne işi başkasına yaptırır.
Geçişli Fiil |
|
Ettirgenlik Eki |
|
Ettirgen Fiil |
anlamak |
+ |
-t- |
→ |
anlatmak |
duymak |
+ |
-r- |
→ |
duyurmak |
sevmek |
+ |
-dir- |
→ |
sevdirmek |
kırmak |
+ |
-dır- |
→ |
kırdırmak |
» Zorluklar sizi yıldırmamalı. (oldurgan fiil)
» Bakkaldan iki ekmek aldırdı. (ettirgen fiil)