Dilimizi güzel kullanmak, söylemek istediklerimizi iyi anlatabilmek için yazım (imlâ) kurallarını bilmemiz gerekmektedir. Bu, bize sadece sınavlarda değil, günlük hayatta da kolaylık sağlayacaktır. Çünkü ömrümüz yazılarla iç içe geçmektedir.
1. Büyük Harflerin Kullanıldığı Yerler» Cümleler büyük harfle başlar.
» Cümle içinde başkasından aktarılan ve tırnak içine alınan cümleler büyük harfle başlar.
» İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar. Ancak iki noktadan sonra cümle niteliğinde olmayan örnekler sıralandığında bu örnekler büyük harfle başlamaz.
» Rafta ne yok ki: konserveler, şekerler, kutular…
Bu örnekte ise iki noktadan sonra gelen kısım, cümle niteliği taşımadığı için küçük harfle başlamıştır.
» Dizeler genellikle büyük harfle başlar.
» Özel adlar büyük harfle başlar.
» Kişi adları ve soyadları büyük harfle başlar.
» Takma adlar da büyük harfle başlar.
» Kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar, lakaplar, meslek ve rütbe adları büyük harfle başlar.
» Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle başlar.
» Akrabalık bildiren sözcükler büyük harfle başlamaz.
» Akrabalık bildiren sözcükler başa geldiğinde veya lakap yerine kullanıldığında büyük harfle başlar.
» Hitap kelimeleri büyük harfle başlar.
» Saygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, unvan bildiren kelimeler büyük harfle başlar.
» Cümle içinde özel adın yerine kullanılan makam veya unvan sözleri büyük harfle başlar.
» Millet, boy, oymak adları büyük harfle başlar.
» Dil ve Lehçe adları büyük harfle başlar.
» Devlet adları büyük harfle başlar.
» Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözcükler büyük harfle başlar.
» Din ve mitoloji ile ilgili özel adlar büyük harfle başlar.
NOT: “Tanrı, Allah, İlah” sözleri özel ad olarak kullanılmadıklarında küçük harfle başlar.
» Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar.
NOT: Dünya, güneş, ay sözcükleri gezegen anlamı dışında kullanıldığında küçük harfle başlar.
» Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.) büyük harfle başlar.
NOT: Yer-yön bildiren (doğu ,batı,güney,kuzey,orta…) sözcükler, tek başına ya da özel isimden sonra kullanıldıklarında küçük harfle,özel isimden önce kullanıldıklarında büyük harfle başlar.
NOT: Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen “mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak” kelimeleri büyük harfle başlar.
NOT: Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran şehir, il, ilçe, belde, köy vb. sözler küçük harfle başlar.
» Yer adlarında ilk addan sonra gelen deniz, nehir, göl, dağ, boğaz vb. tür bildiren ikinci adlar büyük harfle başlar.
» “Saray, köşk, han, kale, köprü, kule, anıt vb.” yapı adlarının bütün kelimeleri büyük harfle başlar.
» Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğunda, yer adının ilk harfi büyük yazılır.
» Kurum, kuruluş ve kurul adlarının her sözcüğü büyük harfle başlar.
» Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük harfle başlar.
» Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin (tablo, heykel, beste vb.) her sözcüğü büyük harfle başlar.
NOT: Özel ada dâhil olmayan “gazete, dergi, tablo vb.” sözcükler büyük harfle başlamaz.
» Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle başlar.
» Ulusal, resmî ve dinî bayramlarla anma ve kutlama günlerinin adları büyük harfle başlar.
» Kurultay, bilgi şöleni, çalıştay, açık oturum vb. toplantıların adlarında her kelimenin ilk harfi büyük yazılır.
» Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle başlar.
NOT: Özel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa büyük harfle başlamaz.
NOT: Para birimleri büyük harfle başlamaz.
NOT: Özel adlar yerine kullanılan “o” zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz.
» Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar.
NOT: Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları büyük harfle başlamaz.
» Tabela, levha ve levha niteliğindeki yazılarda geçen kelimeler büyük harfle başlar.
» Kitap, bildiri, makale vb.nde ana başlıktaki kelimelerin tamamı, alt başlıktaki kelimelerin ise yalnızca ilk harfleri büyük olarak yazılır.
» Kitap, dergi vb.nde bulunan resim, çizelge, tablo vb.nin altında yer alan açıklayıcı yazılar büyük harfle başlar. Açıklayıcı yazı, cümle niteliğinde değilse sonuna nokta konmaz.
» Sayılar metin içerisinde yazıyla yazılır.
» Saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin sayılarda rakam kullanılır.
NOT: Saat ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir.
» Birden fazla sözcükten oluşan sayılar ayrı yazılır.
» Para ile ilgili işlemler ve senet, çek vb. ticarî belgelerde geçen sayılar bitişik yazılır. Buradaki amaç belgenin üzerinde sonradan değişiklik veya ekleme yapılamasını önlemektir.
» Dört veya daha çok basamaklı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve aralarına nokta konur.
» Dört veya daha çok basamaklı sayıların kolay okunabilmesi amacıyla içinde geçen “bin, milyon, milyar ve trilyon” sözleri harfle yazılabilir.
» Sayılarda kesirler virgülle ayrılır.
» Sıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. Rakamla gösterilmesi durumunda ya rakamdan sonra bir nokta konur ya da rakamdan sonra kesme işareti konularak derece gösteren ek yazılır.
NOT: Sıra sayıları ekle gösterildiklerinde rakamdan sonra sadece kesme işareti ve ek yazılır, ayrıca nokta konmaz.
NOT: Üleştirme sayıları rakamla değil yazıyla belirtilir.
NOT: Romen rakamları tarihî olaylarda, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, tarihlerde ayların yazılışında, kitap ve dergi ciltlerinde, kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında, maddelerin sıralandırılmasında kullanılır.
» Ses düşmesine uğrayan bileşik sözcükler bitişik yazılır.
» “Et-“ ve “ol-“ yardımcı eylemleriyle birleşirken ses düşmesine veya ses türemesine uğrayan bileşik sözcükler bitişik yazılır.
» Sözcüklerden her ikisi veya ikincisi, birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine uğradığında bu tür birleşik sözcükler bitişik yazılır.
» “-a, -e, -ı, -i, -u, -ü” zarf-fiil ekleriyle “bilmek, vermek, kalmak, durmak, gelmek, görmek, yazmak” eylemleriyle yapılan fiiller bitişik yazılır.
» İkinci kelimesi “-an / -en, -r / -ar / -er / -ır / -ir, -maz / -mez, -mış / -miş” sıfat-fiil eklerini alarak kalıplaşan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
» Bir veya iki öğesi çekimli fiil olan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
» Bir veya iki öğesi emir kipiyle kurulan kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır.
» İki veya daha çok sözcükten oluşmuş Türkçe yer adları bitişik yazılır.
» Şehir, kent, köy, mahalle, dağ, tepe, deniz, göl, ırmak, su vb. sözcüklerle kurulmuş sıfat tamlaması ve belirtisiz ad tamlaması kalıbındaki yer adları bitişik yazılır.
» Kişi adları ve unvanlarından oluşmuş mahalle, meydan, köy vb. yer ve kuruluş adlarında ise gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır.
» Ara yönleri belirten sözcükler bitişik yazılır.
» Somut olarak yer bildirmeyen “alt, üst, üzeri” sözlerinin sona getirilmesiyle oluşan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
» Dilimizde her iki öğesi de asıl anlamını koruduğu hâlde yaygın bir biçimde gelenekleşmiş olarak bitişik yazılan sözcükler de vardır.
» Bir topluluğun yöneticisi anlamındaki “başı” sözüyle oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları: aşçıbaşı, binbaşı
» “oğlu, kızı” sözleri: eloğlu, çapanoğlu, elkızı
» Ağa, bey, efendi, hanım, nine vb. sözlerle kurulan birleşik kelimeler: ağabey, hanımefendi
» “Biraz, birkaç, birkaçı, birtakım, birçok, birçoğu, hiçbir, hiçbiri, herhangi” belirsizlik sıfatları ve zamirleri de gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır.
» Hane, name, zade kelimeleriyle oluşturulan birleşik kelimeler bitişik yazılır.
NOT: “Eczahane, hastahane, pastahane, postahane” sözleri kullanımdaki yaygınlık dolayısıyla “eczane, hastane, pastane, postane” biçiminde yazılmaktadır.
» “Etmek, edilmek, eylemek, olmak, olunmak” yardımcı fiilleriyle kurulan birleşik fiiller, ilk kelimesinde herhangi bir ses düşmesi veya türemesine uğramazsa ayrı yazılır.
» Birleşme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam değişikliğine uğramayan birleşik kelimeler ayrı yazılır.
» Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar: çörek otu, lavanta çiçeği, kuş üzümü, yer elması, mantar ağacı
» Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: lüle taşı, Oltu taşı, duvar saati, el sabunu, İngiliz anahtarı, toplu iğne, alt geçit
» Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: açık öğretim, Ay tutulması, iş birliği
» Yiyecek, içecek adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: tulum peyniri, İzmir köftesi, çiğ köfte, kuru yemiş
» Zamanla ilgili birleşik kelimeler: bağ bozumu, gece yarısı, gün ortası, hafta başı, hafta sonu
» Bilim ve bilgi sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: dil bilgisi, gök bilimi
» “-r / -ar / -er, -maz / -mez ve -an / -en” sıfat-fiil ekleriyle kurulan sıfat tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır.
» “Renk” sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamlaması yapısındaki renk adları ayrı yazılır.
» Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır.
» Yer adlarında kullanılan “batı, doğu, güney, kuzey, güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu, aşağı, yukarı, orta, iç, yakın, uzak” kelimeleri ayrı yazılır.
» Kişi adlarından oluşmuş “mahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe, köy vb.” yer ve kuruluş adlarında, sondaki unvanlar hariç şahıs adları ayrı yazılır.
» “Dış, iç, sıra” sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır.
» “Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, sağ, sol, peşin, bir, iki, tek, çok, çift” sözlerinin başa getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır.
» İyi dilek, karşılama ve uğurlama sözleri ayrı yazılır.
NOT: “Günaydın, başsağlığı” sözleri istisnadır.
» Özel isimlerin kısaltması büyük harfle başlar ve sonuna nokta konur.
NOT: Noktalı kısaltmalara ek getirilecekse kelimenin okunuşu esas alınır. Ek, noktanın yanına yazılır.
» Birkaç sözcükten oluşan kurum, kuruluş adları, her sözcüğünün ilk harfi alınarak kısaltılır ve her harf büyük yazılır. Ayrıca bu kısaltmalar arasına nokta konmaz.
» Birkaç sözcükten oluşan kurum ve kuruluş adlarının kısaltmaları, kullanılan harflere göre okunur. Kısaltmaya ek getirildiğinde ek, kısaltmanın okunuşuna göre, kesme işareti ile ayrılarak yazılır.
» Bazı kısaltmalar küçük harfle yazılır ve kendilerinden sonra nokta konmaz.
» Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde sözcüğün okunuşu; büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın son harfinin okunuşu esas alınır.
» Bağlaç olan “da, de” ayrı yazılır. Kendisinden önceki sözcüğün son ünlüsüne bağlı olarak ünlü uyumlarına uyar. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamında bozulma olmaz.
» “Ya” sözüyle birlikte kullanılan da mutlaka ayrı yazılır.
NOT: Ayrı yazılan “da, de” hiçbir zaman “ta, te” biçiminde yazılmaz. “Da, de” bağlacını kendisinden önceki sözcükten kesme ile ayırmak da yanlıştır.
NOT: “Da, de” bağlacının bulunma durum eki olan “-da, -de, -ta, -te” ile hiçbir ilgisi yoktur. Bulunma durum eki getirildiği sözcüğe bitişik yazılır. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamında bozulma olur.
» Bağlaç olan “ki” ayrı yazılır. Cümleden çıkarıldığında cümlede bozulma olmaz.
NOT: “Ki” bağlacı birkaç örnekte kalıplaşmış olduğu için bitişik yazılır. Bunları SOMBaHÇeMİ olarak kodlayabiliriz:
Sanki – Oysaki – Mademki – Belki –a– Halbuki – Çünkü –e– Meğerki – İllaki
» Soru eki olan “mi” ayrı yazılır ve kendisinden önceki sözcüğün son ünlüsüne bağlı olarak ünlü uyumlarına uyar.
» Soru ekinden sonra gelen ekler, bu ekle bitişik olarak yazılır.
» Bu ek sorudan başka görevlerde kullanıldığında da ayrı yazılır.
» Bu bağlacın kullanıldığı cümlelerin yüklemi olumlu olmalıdır.
» İlk hecenin sonuna “m,p,r,s” seslerinden birinin getirilmesiyle yapılan pekiştirmeler daima bitişik yazılır.
» Kimi kuralsız pekiştirmeler de bitişik yazılır.
» Sözcüğün ilk hecesinden özel olarak oluşturulan ikileme biçimindeki pekiştirmeler ayrı yazılır.
» İkilemeler ayrı yazılır.
» İkilemeyi oluşturan sözcüklerin arasına herhangi bir noktalama işareti konulmaz.
» Sözcüğün ilk sesi yerine “m” sesi getirilerek yapılan ikilemeler daima ayrı yazılır.
Anlatım bozuklukları anlamsal (anlama dayalı) ve yapısal (yapıya dayalı) bozukluklar olmak üzere iki temel başlıkta incelenir.
İyi ve sağlam bir cümlede gereksiz sözcük bulunmaz. Cümlede gereksiz sözcüğün kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlede düşüncenin belirtilmesinde belli bir görevi olmayan sözcükler gereksizdir. Bu tür sözcükler, cümleden çıkarılmalıdır. Bunu şöyle yapabiliriz:
Bir sözcük cümleden çıkarıldığında, cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma, daralma olmuyorsa, o sözcük gereksizdir. Çıkarıldığında cümlenin anlamı ve anlatımı bozuluyorsa, o sözcük gereklidir.
Gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozuklukları, eş anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması ve anlamca birbirini kapsayan kelimelerin bir arada kullanılması olmak üzere iki şekilde oluşur.
Bu tür anlatım bozuklukları aynı anlama gelen sözcüklerin veya söz gruplarının aynı cümle içerisinde kullanılmasıyla oluşur.
» Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı henüz.
cümlesinde “hâlâ” ve “henüz” sözcükleri eş anlamlıdır. İki sözcük de “şimdiye kadar” anlamındadır, iki sözcük de aynı anlamı karşıladığına göre, biri gereksizdir, çıkardığımızda cümlenin anlamında bir daralma olmaz. O hâlde cümleyi iki şekilde oluşturabiliriz:
“Yetkililer hâlâ bir açıklama yapmadı.”
“Yetkililer bir açıklama yapmadı henüz.”
» Hükümet bu kanunu Meclis’ten aynen, olduğu gibi geçirmek istiyordu.
cümlesinde “aynen” ve “olduğu gibi” sözleri anlamca aynıdır. İki sözcük de “değiştirmeden, değişiklik yapmadan” anlamındadır. Cümlede bozukluğu gidermek için bu iki sözcükten birini çıkarırız:
“Hükümet bu kanunu Meclis’ten olduğu gibi geçirmek istiyor.”
“Hükümet bu kanunu Meslis’ten aynen geçirmek istiyor.”
» Çocuk, az kalsın, neredeyse merdivenden düşecekti.
cümlesinde “az kalsın” sözcüğü de “neredeyse” sözcüğü de aynı anlama gelmektedir: Bir işin olması, gerçekleşmesi çok yakınken olmaması. İyi bir cümlede aynı anlama gelen sözcükler kullanılmamalı, kuralından hareketle bu iki sözcükten birini çıkarırız:
“Çocuk, az kalsın merdivenden düşecekti.”
“Çocuk, neredeyse merdivenden düşecekti.”
Bazen cümlede aynı anlama gelen sözcükler kullanılmaz. Anlamca birbirini kapsayan sözcükler kullanılabilir. Bir sözcüğün ifade ettiği anlam, diğer sözcük içinde olduğundan, bu tür ifadeler de anlatım bozukluğuna yol açar.
» Okula her gün iki kilometre yaya yürüyerek giderdi.
cümlesinde “yaya” ve “yürüyerek” sözcüklerinin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü “yürümek” sözcüğünde “yaya” anlamı zaten vardır. Öyleyse cümleyi şöyle söyleyebiliriz: “Okula her gün iki kilometre yürüyerek giderdi.”
» Almanya’daki arkadaşımla karşılıklı mektuplaşırız.
cümlesinde anlatım bozukluğu vardır. Burada “karşılıklı” sözcüğü gereksiz kullanılmıştır. Çünkü “mektuplaşmak” eylemi zaten “karşılıklı” yapılır. Bu sözcükte “karşılıklı” anlamı olduğuna göre aynı sözcüğü cümlede tekrar etmek yanlıştır: “Almanya’daki arkadaşımla mektuplaşırız.”
İyi bir cümle, karşıladığı yargıyı tam olarak anlatmalıdır. Yani cümleden bir anlam çıkarılmalıdır. Böyle olmaz da cümle çeşitli anlamlara gelirse; hem öyle bir anlam, hem böyle bir anlam çıkarsa ve birden çok yoruma yol açarsa, o cümlede çelişkili anlatım söz konusudur. İyi bir cümle açık olmalıdır. Cümledeki açıklık ise anlamın kolayca anlaşılır olması demektir. Anlamca birbiri ile uyuşmayan sözcüklerin bir arada kullanılması, cümlede çelişkili ifadenin doğmasına neden olur.
» Elbette Selim de ağabeyleri ile gitmiş olabilir.
cümlesinde “gitmiştir” mi, yoksa “gitmiş olabilir” mi anlatılmak isteniyor. Yani cümlede ya kesinlik ya da ihtimal anlamı olmalıdır. Cümlede ikisi de olduğundan çelişkili anlatım söz konusu. Bu cümle iki şekilde düzeltilebilir: “Elbette Selim de ağabeyleri ile gitmiştir.” “Selim de ağabeyleri ile gitmiş olabilir.”
Sözcüklerin karşıladığı anlam iyi bilinmelidir. Bu olmazsa, anlatmak istediğimiz düşünce ile ortaya çıkan düşünce farklı olur. Bu nedenle konuşurken ya da yazarken, düşüncelerimizi tam ifade edecek sözcükleri kullanmalıyız. Aksi hâlde düşüncelerimizi iyi anlatamayız, hatta sözümüz yanlış anlaşılabilir.
» Öğretmen, konuyu en ayrımına kadar anlatmıştı.
cümlesinde “ayrım” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. “Ayrım” sözcüğünde “başkalık, fark” anlamı vardır. Cümlede anlatılmak istenen bu anlam değildir. Konunun detaylarının da anlatıldığı anlamı verilmek isteniyor cümlede. Bu anlam “ayrıntı” sözcüğü ile sağlanabilir. Demek ki “ayrıntı” sözcüğü yerine “ayrım” sözcüğü kullanılarak yanlışlık yapılmıştır: “Öğretmen konuyu en ayrıntısına kadar anlattı.”
» Yaş geliştikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”
cümlesinde “gelişmek” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü yaş gelişmez, ilerler. Bu nedenle cümlenin doğrusu şu şekilde olmalı: “Yaş ilerledikçe yalnız çevrenizdekilere değil, memleketinize de yardım aşkıyla yanıyorsunuz.”
» Politika konusunda gençleri azımsamak doğru değildir.
cümlesinde “küçümsemek” sözcüğünün yerine “azımsamak” sözcüğü kullanılarak anlatım bozukluğu yapılmıştır. Çünkü “azımsamak “ile” küçümsemek” sözcükleri farklı anlamlar taşımaktadır. “Azımsamak”ta bir şeyi sayıca az bulmak söz konusudur. “Küçümsemek” sözcüğü ise bir şeyin niteliği ile ilgilidir. Bu sözcükte bir şeye değer vermemek, onu küçük görmek anlamı vardır. Cümlenin doğrusu şöyle olacaktır: “Politika konusunda gençleri küçümsemek doğru değildir.”
» Herkes, petrol ücretlerinin yüksekliğinden yakınıyor.
cümlesindeki “ücret” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. Çünkü “ücret” sözcüğünde iş gücünün karşılığı olan para anlamı vardır. Bu sözcük yerine “fiyat” sözcüğü getirilmelidir. Bu, bir şeyin para karşılığı değerini ifade eder: “Herkes, petrol fiyatlarının yüksekliğinden yakınıyor.”
Cümledeki sözcüklerin yerinde kullanılmaması, söylenmek istenenin karşıtı bir anlamın ortaya çıkmasına ya da cümlenin anlaşılmamasına yol açar.
» Çok sınıfta duran öğrencilerin elbette canı sıkılır.
cümlesinde “çok” sözcüğünün yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümlede “çok” sözcüğü “sınıf” sözcüğünden önce kullanıldığı için sanki öğrenciler değişik sınıflarda bulunmuşlar da onun için sıkılmışlar anlamı çıkmıştır. Halbuki cümlede öğrencilerin bir sınıfta “uzun süre bulunması” anlatılmak istenmiş. Cümlenin doğru şekli şöyle olmalıdır: “Sınıfta çok duran öğrencinin elbette canı sıkılır.”
» Fizik dalında yapılan yarışmada ülkemizi üç üniversiteli genç temsil edecek.
cümlesinde sözcüğün yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümlede “üç” sözcüğü yanlış yerde kullanılmış, bu nedenle yanlış bir anlam oluşmuştur. Cümlede asıl anlatılmak istenen, “üniversiteli üç genç”tir; ancak “üç” sözcüğü yanlış yerde kullanılınca cümleden “üç tane üniversite bitirmiş genç” anlamı çıkıyor. Bu nedenle “üç” sözcüğü “genç” sözcüğünden önce kullanılmalıdır: “Fizik dalında yapılan yarışmada ülkemizi üniversiteli üç genç temsil edecek.”
Deyimler, dilin anlatım gücünü ve söyleyiş güzelliğini zenginleştiren unsurlardır. Deyimler, kısa ve özlü sözlerdir.
Deyimlerin kalıplaşmış anlamları vardır ve deyimler bu kalıplaşmış anlamları çerçevesinde kullanılır. Kalıplaşmış belli bir anlamı karşılayan deyimin başka bir anlamda kullanılması, anlatım bozukluğuna yol açar.
» Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri zil çalıyordu.
cümlesinde “etekleri zil çalmak” deyiminin yanlış kullanılmasından kaynaklanan bir anlatımn bozukluğu vardır. “Etekleri zil çalmak”, çok sevinmek, işleri yolunda olmak anlamında bir deyimdir. Bu deyimin yerine “etekleri tutuşmak” deyiminin kullanılması gerekir. “Etekleri tutuşmak” çok heyecanlanmak anlamında bir deyimdir. Doğrusu: “Müfettişlerin geleceğini öğrenen müdürün etekleri tutuştu.”
» Şoför hatalı sollama yapmış, bütün yolcuların canı burnuna gelmişti.
cümlesinde “canı burnuna gelmek” deyiminin yanlış kullanılmasından doğan bir anlatım bozukluğu vardır. Çünkü cümlede büyük bir tehlike ile yüz yüze gelme anlatılmaktadır. Ama bu yanlış bir deyimle ifade edilmiştir. Çünkü “canı burnuna gelmek” deyimi “çekilen sıkıntıların dayanılmaz hâle geldiği durumlar” için kullanılır. Doğrusu: “Şoför hatalı sollama yapmış, bütün yolcuların yüreği ağzına gelmişti.”
Kişilerden ya da onlarla ilgili durumlardan söz ederken, o kişilerin yerini tutan zamirleri kullanmayız. Bundan dolayı cümlede kişi bakımından bir belirsizlik ortaya çıkar. Anlam belirsiziliği dediğimiz bu ifade bozukluğunu gidermek için cümlede sözünü ettiğimiz kişinini yerini tutacak zamiri mutlaka kullanmalıyız.
» Kardeşini okulda göremedim.
cümlesinde de anlam belirsizliği vardır. Bu cümlede kimin kardeşinden söz edildiği belli değildir. Bunu engellemek için kişi zamiri cümleye getirilmelidir:
“Senin kardeşini bugün okulda göremedim.”
“Onun kardeşini bugün okulda göremedim.”
UYARI: Anlam belirsizliği sadece kişi zamirinin kullanılmaması ile ilgili değildir. Anlam belirsizliği noktalama yanlışlığından da kaynaklanabilir.
Cümlede verilen kavramların önem sırasının karıştırılması ya da cümlenin mantık açısından yanlış oluşturulması sonucunda ortaya çıkan anlatım bozukluklarıdır.
» Bırak patates doğramayı, yemek bile yapamaz o.
cümlesinde sıralama hatası vardır. Yemek yapmak, patates doğramaktan daha zor ve üst düzey bir eylemdir. Bu yüzden “patates doğramayı” sözüyle “yemek bile yapamaz” sözü yer değiştirmelidir: “Bırak yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz o”
Özne – yüklem uyumsuzluğu kişi bakımından, tekillik-çoğulluk bakımından ve özne eksikliği bakımından olmak üzere üç grupta incelenir:
İyi bir cümlede özne ve yüklem arasında kişi bakımından uyum olmalıdır.
KURAL: Özne birinci tekil, ikinci tekil veya üçüncü tekil (ben, sen, o) ise yüklem birinci çoğul kişiye göre çekimlenmelidir.
“Ben ve Ayhan buraya daha önce gelmiştik.”
1. çoğul (biz) 1. çoğul (biz)
Bu kural tekil kişiler için olduğu gibi çoğul kişiler için de geçerlidir.
» Ben ve o bu sabah İzmir’e gideceğiz.
1. çoğul (biz) 1. çoğul (biz)
» Sen ve kardeşin bu ödevi bitirmelisiniz.
2. çoğul (siz) 2. çoğul (siz)
Özne ile yüklem arasında belli bir uyum söz konusudur.
Özne insan ve çoğul ise yüklem tekil ya da çoğul olabilir. Ancak insan dışındaki varlıkların (hayvan, bitki, kavramlar…) çoğul şekilleri özne olduğunda yüklem daima tekil olur.
Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi özne insan ve çoğulken yüklem çoğul ya da tekil olabiliyor. Diğer bütün durumlarda yüklem her zaman tekil olur.
» Kuşlar ne de güzel uçuyorlar. (yanlış)
Kuşlar ne de güzel uçuyor. (doğru)
» Ağaçlar çiçek açmışlar. (yanlış)
Ağaçlar çiçek açmış. (doğru)
» Gözlerim yakını iyi görmüyorlar. (yanlış)
Gözlerim yakını iyi görmüyor. (doğru)
Özne ile yüklem arasında tekillik, çoğulluk ve kişi uyumsuzluğunun yanında, özne eksikliği de anlatım bozukluğuna yol açar.
Özne, cümlenin temel ögesidir. Yüklemde bildirilen iş, oluş ya da hareketi yapan durumundadır. Yüklemdeki eyleme göre öznenin olmaması ya da bir öznenin birden fazla yükleme bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkan bir bozukluktur.
» Herkes ondan nefret ediyor, onun yüzünü bile görmek istemiyordu.
cümlesinde “herkes” öznedir. Bu özne “nefret ediyor.” ve “görmek istemiyordu.” yüklemlerine bağlanamadığından bozukluk meydana gelmiştir.
“Herkes ondan nefret ediyor.” doğru. Ama: “Herkes onun yüzünü bile görmek istemiyordu.” cümlesinde “herkes” öznesi “görmek istemiyordu” yüklemine bağlanamıyor. Bu nedenle ikinci cümleye özne getirilmeli, ifade düzeltilmelidir:
“Herkes ondan nefret ediyor, hiç kimse onun yüzünü bile görmek istemiyordu.”
özne yüklem özne yüklem
» Onun tezi yakında bitecek ve öğretmen olarak göreve başlayacak.
cümlesinde “özne” eksikliği bozukluğa yol açmış. Bu cümlede “onun tezi” ikinci cümlenin öznesi olarak da görüldüğünden anlatım bozulmuştur. Bu bozukluk ikinci cümleye özne getirilerek giderilebilir:
“Onun tezi yakında bitecek ve o öğretmen olarak göreve başlayacak.”
özne yüklem özne yüklem
Cümlede eklerin eksik ya da fazla kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.
» Hayat kimine mutluluk verdiğini, kimini mutsuz ettiğini görüyoruz.
cümlesinde ilgi eki “eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Çünkü cümlede “verdiğini” sözcüğüne sorduğumuz “kimin verdiğini” sorusuna cevap alamıyoruz. “Hayat” sözcüğüne “-ın” ilgi eki getirilirse bu cümledeki anlatım bozukluğu giderilir: “Hayatın kimine mutluluk verdiğini, kimini mutsuz ettiğini görüyoruz.”
Cümlede kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Cümlenin temel öğeleri özne ve yüklem eksikliğini işlediğimizden, burada nesne ve dolaylı tümleç eksikliği üzerinde duracağız.
Öge eksikliği sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkar. Genellikle ortak kullanılan öğelerin yükleme bağlanamamasından kaynaklanır.
» İnsanlar gazetelere inanmıyor bu nedenle de çok az okuyor.
cümlesinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir bozukluk söz konusudur. Çünkü “inanmak” eylemi geçişsizdir. Nesne almadan kullanılabilir. Ama “okumak” eylemi geçişlidir. Öyleyse bu eyleme göre, cümleye nesne getirmek gerekir. Nesne getirilmediğinde cümlede yanlış bağlanma ortaya çıkacaktır: insanlar gazetelere inanmıyor, gazetelere okuyor.” Dikkat ettiyseniz “gazetelere okuyor” ifadesi yanlıştır. Bunu gidermek için de ikinci cümleye nesne getiririz. Bu durumda cümle şöyle olur:
“İnsanlar gazetelere inanmıyor, bu nedenle de gazeteleri çok az okuyor.”
» Neden en çok şairlere kızarlar, korkarlar.
cümlesinde dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümledeki “şairlere” dolaylı tümleci “kızarlar” yüklemine bağlanabiliyor; ama “korkarlar” yüklemine bağlanamıyor. Bu nedenle ikinci cümleye dolaylı tümleç getirilmelidir:
“Neden en çok şairlere kızarlar, şairlerden korkarlar.”
Sıralı ve bağlı cümlelerde iki cümlenin bir yükleme bağlanması sonucu anlatım bozukluğu meydana gelir. Yüklem eksikliği, bazen ikinci bir eylemin kullanılmaması ya da ek eylemin ortak kullanılması ile oluşur.
» İyi biri olduğundan dün de, bugün de kuşkuya düşmüyorum.
cümlesinde yüklem eksikliği bozukluğa yol açmıştır. Evet, “bugün kuşkuya düşmüyorum” ifadesi doğru, ama “dün düşmüyorum” yanlıştır.
Bu nedenle cümleye yüklem getirilmelidir:
“İyi biri olduğundan dün de kuşkuya düşmedim, bugün de düşmüyorum.”
» Evimiz küçük, bahçesi de güzel değildi.
cümlesinde ek-fiil eksikliği nedeniyle esas anlatılmak istenen, ifade edilemiyor. Cümlede evin küçük olduğu, bahçenin güzel olmadığı söylenmek istenirken bunun tersi bir anlam ortaya çıkıyor (evin küçük olmadığı, bahçenin güzel olmadığı).
Bu nedenle ek-fiil eksikliği giderilerek cümle anlamlı hâle getirilmeli:
“Evimiz küçüktü, bahçesi de güzel değildi.”
Çoğunlukla ad ve sıfatların aynı tamlanana bağlanması sonucu oluşan bir anlatım bozukluğudur. Bu nedenle isimlerle sıfatların aynı tamlanana bağlandığı kullanımlara dikkat etmek gerekir.
» Derste belgisiz ve işaret sıfatlarını işledik.
cümlesinde “belgisiz” sözcüğü sıfat, “işaret” sözcüğü ise isimdir. Hem sıfatın hem ismin aynı tamlanana (sıfatları) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bu bozukluğu gidermek için “belgisiz” sözcüğünden sonra “sıfatlar” sözcüğünü getirmek gerekir:
“Derste belgisiz sıfatları ve işaret sıfatlarını işledik.”
UYARI: Dilimizde çokluk anlamı taşıyan belgisiz sıfat tamlamalarındaki isimler çokluk eki almaz.
Bağlaçlardan bazıları olumlu ve olumsuz yargıları birbirine bağlar. Bu duruma uymayan kullanımlarda anlatım bozukluğu meydana gelir.
» Ben yarın dışarı çıkamam, ama evde yapılacak bir sürü işim var.
Bu cümlede “ama” kullanılması doğru değildir. “Ama” cümleden atılmalı ya da yerine “çünkü” getirilerek şu şekilde kurulmalıdır: “Ben yarın dışarı çıkamam, çünkü evde yapılacak bir sürü işim var.”
Bildiğiniz gibi sözcük, dili anlamlı en küçük parçasıdır. Sözcüğü meydana getiren ise belli bir harf kalıbına girmiş seslerdir. Ses bilgisi, sözcüklerin temelini oluşturan sesleri, harfleri ve bunlarla ilgili kuralları ele alır.
Akciğerlerden gelen havanın, ses yoluyla oluşturduğu titreşime ses denir.
Dildeki seslerin her birini gösteren işaretlere harf adı verilir.
Bir dildeki sesleri gösteren, belli bir sıraya göre dizilmiş harflerin bütününe alfabe (abece) denir.
Türkçede 29 ses ve bu sesleri simgeleyen 29 harf vardır. Bunlar ses yolundaki biçimlenişine göre ünlü ve ünsüz olmak üzere ikiye ana başlıkta incelenir.
Ünlü harfler, ses yolunda bir engele uğramadan çıkan seslerdir. Bunlar tek başına okunur ve heceleri oluşturur. Türkçede 4 tanesi kalın, 4 tanesi ince olmak üzere toplam 8 tane ünlü harf vardır:
Kalın Ünlüler: a, ı, o, u
İnce Ünlüler: e, i ,ö, ü
Ünsüz harfler, tek başına söylenemeyen, ancak bir ünlü yardımıyla söylenebilen sesleri karşılayan harflerdir. 8 tanesi sert, 13 tanesi yumuşak olmak üzere toplam 21 tane ünsüz harf vardır. Alfabedeki sessiz harfler yanına “e” ünlüsü getirilerek okunur; be, he, ke, re… gibi.
Sürekli Sert Ünsüzler: f, h, s, ş
Süreksiz Sert Ünsüzler: ç, k, p, t
Sürekli Yumuşak Ünsüzler: ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
Süreksiz Yumuşak Ünsüzler: b, c, d, g
Türkçede 8 tane ünlü harfin 4 tanesi kalın, 4 tanesi ince ünlüdür. Büyük ünlü uyumu bir kelimedeki ünlü harflerin ince veya kalın olmasıyla ilgilidir.
Kalın Ünlüler: a, ı, o, u
İnce Ünlüler: e, i ,ö, ü
Türkçe bir sözcüğün ilk hecesinde kalın ünlü varsa, diğer hecelerdeki ünlüler de kalın olmalı; ilk hecede ince ünlü varsa diğer hecelerde de ince ünlü bulunmalıdır. Bu kurala büyük ünlü uyumu veya kalınlık-incelik uyumu denir.
» Türkçemiz | → | Türk | – | çe | – | miz |
↓ ince | ↓ ince | ↓ ince |
» vatanım | → | va | – | ta | – | nım |
↓ kalın | ↓ kalın | ↓ kalın |
» tiyatro | → | ti | – | yat | – | ro |
↓ ince | ↓ kalın | ↓ kalın |
» kalemlik | → | ka | – | lem | – | lik |
↓ kalın | ↓ ince | ↓ ince |
Yukarıdaki sözcükler ise büyük ünlü uyumuna uymaz; çünkü ince ünlülerle kalın ünlüler bir arada kullanılmıştır.
⇒ Tek heceli ve birleşik kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz.
» Yeryüzünde birçok canlı yaşar.
Yukarıdaki altı çizili kelimeler birleşik kelime olduğu için bu kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz.
» Bu beldenin sokakları her zaman temizdir.
Yukarıdaki altı çizili kelimeler tek heceli olduğu için bu kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz.
⇒ Türkçede ekler genellikle büyük ünlü uyumuna uyar. Çünkü eklerin ünlülere göre değişik kullanımları vardır. Örneğin “-den” eki “ev” sözcüğüne eklendiği zaman “evden” olur; “yol” sözcüğüne eklendikten sonra “yoldan” olur.
Ancak “-ki, -ken, -leyin, -yor, -(ı)mtırak, -daş, -gil” ekleri bir kelimeye eklendiğinde değişime uğramaz, bu yüzden büyük ünlü uyumuna bazen uyar, bazen uymaz.
EK | UYMAZ | UYAR |
---|---|---|
-ki | sokaktaki | dildeki |
-ken | alırken | gelirken |
-leyin | sabahleyin | geceleyin |
-yor | geliyor | konuşuyor |
-(ı)mtırak | yeşilimtırak | sarımtırak |
-daş | meslektaş | vatandaş |
-gil | halamgil | dedemgil |
⇒ Bazı kelimeler, köken olarak Türkçe olduğu hâlde kalınlık – incelik uyumuna uymamaktadır.
Türkçede 8 tane ünlü harf vardır. Küçük ünlü uyumu bir kelimedeki ünlü harflerin düz veya yuvarlak ve dar veya geniş olmasıyla ilgilidir.
Dudakların durumuna göre:
Düz Ünlüler: a, e, ı, i (sesli harflerin sırasıyla ilk dörtlüsü olarak düşünebiliriz)
Yuvarlak Ünlüler: o, ö, u, ü (sesli harflerin sırasıyla son dörtlüsü olarak düşünebiliriz)
Ağzın açıklığına göre:
Dar Sesli Ünlüler: ı, i, u, ü
Geniş Sesli Ünlüler: a, e, o, ö
Türkçe bir sözcükte düz ünlülerden sonra düz; yuvarlak ünlülerden sonra düz – geniş ya da dar – yuvarlak ünlüler gelmelidir. Bunu harflerden hareketle şöyle gösterebiliriz:
» a ya da ı ünlülerinden sonra a ya da ı
» e ya da i ünlülerinden sonra e ya da i
» o ya da u ünlülerinden sonra a ya da u
» ö ya da ü ünlülerinden sonra e ya da ü ünlülerinden birinin gelmesi gerekir.
Sözcüklerde bu kuralın gerçekleşmesine küçük ünlü uyumu denir.
NOT: Türkçede asıl uyum, büyük ünlü uyumudur. Bir sözcüğün Türkçe olup olmadığını anlamak için önce, o sözcüğün büyük ünlü uyumu kuralına uyup uymadığına bakılır. Bu kurala uymayan bir sözcük, ilk aşamayı geçemediğinden o sözcükte artık küçük ünlü uyumu aranmaz. Dolayısıyla büyük ünlü uyumuna uymayan sözcük, küçük ünlü uyumuna da uymaz.
UYARI: Küçük ünlü uyumunda her ünlü bir sonraki ünlüyle karşılaştırılır. Büyük ünlü uyumundaki gibi ilk hecedeki sesli harfe bakılarak diğer sesli harfler bu ilk heceye göre değerlendirilmez.
» “Koyunlarım” sözcüğü küçük ünlü uyumuna uyar. Çünkü “u”dan sonra “u” ya da “a” gelebilmekte, “a” dan sonra “a” ya da “ı” gelebilmektedir. (Yuvarlak ünlülerden sonra düz – geniş ya da dar – yuvarlak ünlüler gelir.)
» “Karpuz” sözcüğü küçük ünlü uyumuna uymaz. Çünkü “a” dan sonra “u” gelmez. (Düz ünlülerle başlayan sözcüklerden sonra yuvarlak ünlü gelmez.)
⇒ Birleşik sözcüklerde ünlü uyumu aranmaz:
⇒ Tek heceli sözcüklerde küçük ünlü uyumu aranmaz. Bir sözcükte ünlü uyumunun aranabilmesi için en az iki ünlüye ihtiyaç vardır:
⇒ Türkçe sözcüklerin ilk hecesi dışında diğer hecelerinde “o – ö” geniş ünlüleri bulunmaz. Bulunan sözcükler Türkçe değildir:
Türkçede sert ünsüzle biten bir sözcüğe yumuşak ünsüzlerden “c, d, g” ile başlayan bir ek geldiğinde, ekin başındaki ünsüz değişerek sertleşir. Bu ses özelliğine ünsüz uyumu, ünsüz sertleşmesi veya ünsüz benzeşmesi denir. Bu ses olayına ünsüz benzeşmesi denmesinin sebebi, kelime sonundaki sert ünsüzün, yanına gelen yumuşak ünsüzü kendine benzetmesidir.
Sert Ünsüzler: ç, f, h, k, p, s, ş, t (Sert sessizleri FıSTıKÇı ŞaHaP olarak kodlayabiliriz.)
Yumuşak Ünsüzler: c, d, g, b, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
Ünsüz benzeşmesinde;
c ünsüzü → ç ünsüzüne,
d ünsüzü → t ünsüzüne,
g ünsüzü → k ünsüzüne dönüşerek sertleşir.
» dolap | – | da | → | dolap | – | ta |
↓ sert. | ↓ yum. | ↓ sert | ↓ sert |
» yavaş | – | ca | → | yavaş | – | ça |
↓ sert. | ↓ yum. | ↓ sert | ↓ sert |
» unut | – | gan | → | unut | – | kan |
↓ sert. | ↓ yum. | ↓ sert | ↓ sert |
⇒ Birleşik kelimelerde, terimlerde, başka dillerden dilimize geçmiş sözcüklerin gövdelerinde ünsüz benzeşmesi aranmaz.
» Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir.
Yukarıdaki altı çizili kelime terim olduğu için bu kelimede ünsüz benzeşmesi aranmaz.
Türkçede sert ünsüzlerden “p – ç – t – k” biten bir sözcüğe ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde, bu sözcüğün sonundaki ünsüz yumuşayarak “b – c – d – g”ye dönüşür. Bu kurala ünsüz değişimi ya da ünsüz yumuşaması denir.
Ünsüz yumuşamasında;
p ünsüzü → b ünsüzüne,
ç ünsüzü → c ünsüzüne,
t ünsüzü → d ünsüzüne,
k ünsüzü → g veya ğ ünsüzüne dönüşerek yumuşar.
» dolap | – | ı | → | dolabı |
↓ sert. | ↓ yum. |
» ağaç | – | ı | → | ağacı |
↓ sert. | ↓ yum. |
» kağıt | – | ı | → | kağıdı |
↓ sert. | ↓ yum. |
» çocuk | – | u | → | çocuğu |
↓ sert. | ↓ yum. |
⇒ Bazı tek heceli kelimelerde yumuşama olmaz.
⇒ Yabancı sözcüklerde yumuşama görülmez.
⇒ Özel isimlerin sonunda bulunan sert ünsüzler yazarken yumuşamaz, okunurken yumuşar.
YAZILIŞI | OKUNUŞU | |
---|---|---|
Mehmet‘e | → | Mehmede |
Zonguldak‘a | → | Zonguldağa |
Sinop‘a | → | Sinoba |
Türkçede sözcükler çekimlenirken veya türetilirken, sözcükteki seslerden birinin düşmesi olayına ses düşmesi denir. Ses düşmesi, ünlü düşmesi veya ünsüz düşmesi şeklinde gerçekleşir.
Son hecesinde dar ünlü (ı, i, u, ü) bulunan kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında son hecedeki dar ünlü düşer. Bu olaya sesli (ünlü) düşmesi denir. Sözcükte bir ünlünün düşmesi bir hecenin eksilmesine neden olduğundan ünlü düşmesi, hece düşmesi olarak da adlandırılır.
⇒ Yapım eki alarak türetilen bazı kelimelerde ünlü düşmesi olur.
⇒ Bazı birleşik sözcüklerin oluşumunda ünlü düşmesi olur.
Türkçede “-k” ünsüzüyle biten bazı kelimeler “-cık / -cik” eklerini aldıklarında sözcüğün sonundaki “-k” düşer. Bu ses olayına sessiz (ünsüz) düşmesi denir.
Türkçede sözcükler çekimlenirken veya türetilirken, sözcüğe yeni bir ses eklenmesi olayına ses türemesi denir. Ses türemesi, ünlü türemesi veya ünsüz türemesi şeklinde gerçekleşir.
Sözcüğün aslında olmadığı halde, sözcüğe “-cık” ek getirildiğinde ortaya yeni ünlünün çıkmasına ünlü türemesi denir.
» az – cık → azıcık
» genç – cik→ gencecik
Sözcüğün aslında olmadığı halde sözcüğe ek getirildiğinde ya da sözcüğün başka bir sözcükle birleşmesi sonucunda bir sesin ortaya çıkmasına ünsüz türemesi denir. Ünsüz türemesi çoğu zaman Arapça sözcüklerde görülür. Kimi Arapça sözcüklerin aslında bulunan, ancak sözcük Türkçeye geçerken düşen kimi sesler, daha sonra ortaya çıkabilir.
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi sözcük başka bir sözcükle birleştiğinde ya da sözcüğe ek geldiğinde sözcükte bir ses artmıştır.
Türkçede “a – e” geniş ünlüleri ile biten fillere “-yor” eki getirildiğinde, fiilin sonundaki geniş ünlüler daralarak “ı – i – u – ü” dar ünlülerine dönüşür. Bu kurala ünlü daralması denir.
Ünlü daralmasında;
a ünlüsü → ı veya u ünlüsüne,
e ünlüsü → i veya ü ünlüsüne dönüşerek daralır.
» bekle | – | yor | → | bekliyor |
↓ geniş | ↓ dar |
» başla | – | yor | → | başlıyor |
↓ geniş | ↓ dar |
» gülme | – | yor | → | gülmüyor |
↓ geniş | ↓ dar |
» susma | – | yor | → | susmuyor |
↓ geniş | ↓ dar |
⇒ Kaynaştırma harfi, “de-“ ve “ye-“ fiillerinde ünlü daralmasına sebep olur, fakat bu sözcükler dışındaki diğre sözcüklerde daralmaya sebep olmaz.
» anla – y – acak → anlayacak
Bu örnekte ise “y” kaynaştırma ünsüzü, ünlü daralmasına neden olmamıştır.
Söyleyiş ile ilgili olan bir ses olayıdır. Ünsüzle biten bir kelimeden sonra ünlü ile başlayan bir kelime geldiğinde iki kelime birbirine bağlanarak okunur. Bu kurala ulama denir.
Ulama sadece söyleyişte olur. Söyleme ve okuma sırasında sözcükler birbirine birleştirilir; ancak bu olay yazıda gösterilmez.
Bu cümleyi okurken işaretli harfleri birbirine bağlayarak “Tümanlattıklarımı – yanlışanlamışsın” şeklinde okuruz.
Unutulmamalıdır ki ulama sadece söyleyişte olur. Örnekte olduğu gibi söyleme ve okuma sırasında sözcükler birbirine birleştirilir; ancak bu yazıda gösterilmez.
» Üç adam her an beraber gezerdi.
» Son sınavdan yetmiş almış.
» Dün akşam evden ayrıldı.
» ıssız ada, mart ayı, terk etmek, küçük ev, Mehmet Akif Ersoy, tanık olmak…
⇒ Sözcüklerin arasında herhangi bir noktalama işareti varsa ulama yapılamaz.
Yukarıdaki örnekte, “armut” ve “ağaçta” sözcükleri arasında virgül bulunduğu için ulama yapılmaz.
Türkçede iki ünlü harf yan yana gelmez. Bu nedenle ünlü ile biten bir kelimenin sonuna ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde iki ünlünün arasına “n, s, ş, y” harflerinden biri getirilir. Bu harflere kaynaştırma harfi veya yardımcı ses; bu olaya ise kaynaşma veya kaynaştırma denir.
Kaynaştırma harflerini (yardımcı sesler) “YaŞaSıN” olarak kodlayabiliriz.
» Kitaplarını dolabına yerleştirdi.
» Sınav başvuruları yarın başlayacak.
Sözcük içinde bir hecenin, cümle içinde bir sözcük ya da sözcük grubunun diğerlerine göre daha baskılı, kuvvetli söylenmesine vurgu denir.
Tanımda da ifade ettiğimiz gibi iki çeşit vurgu vardır: sözcük vurgusu ve cümle vurgusu. Biz burada sesle ilgili özelliklerinden dolayı sadece sözcük vurgusunu ele alacağız. Cümle vurgusu, cümle öğeleriyle ilgilidir.
Sözcüğü oluşturan hecelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı söylenmesine sözcük vurgusu denir.
⇒ Türkçe sözcüklerde vurgu genelde son hecededir.
⇒ Pekiştirilmiş sözcüklerde ve ünlemlerde vurgu ilk hecededir.
⇒ Olumsuzluk eki (-ma / -me) vurguyu kendinden önceki heceye kaydırır.
⇒ Türkçede vurgu, sözcük ek aldıkça, alınan eke kayar.
⇒ “ki, de” bağlaçları ve “mi” soru eki vurguyu kendinden önceki sözcüklere kaydırır.