edebiyat belören

Nail Abbas Sayar

Nail Abbas Sayar

1923 yılında doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki öğrenimini yanda bırakmıştır. Abbas Sayar, gazete satıcılığı, kitapçılık, matbaacılık ve çiftçilik yapmıştır. Üniversite yıllarında çıkarmış olduğu ‘Bozlak’ adlı gazetesini ilerleyen yıllarda ‘Bozok’ adıyla yayınlamayı sürdürmüştür. Yılkı Atı adlı romanıyla TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında başarı ödülü almıştır.

 

1923 yılında Yozgat’ta dünyaya gelen, hayatının bir bölümünü orada geçirip 1999 yılında vefat ettikten sonra yine o topraklara dönen Abbas Sayar’ın romanları ve hikayeleri de Orta Anadolu insanının hayatını anlatır. Abbas Sayar’ın hayatı, romanlarındaki hayatlara benzer, ya da o, romanlarını kendi hayatından aldığı ilhamla yazmıştır. Kitaplarındaki kahramanların hiç uzağına düşmeyen, onlar gibi yaşayıp onları yazan Sayar’ın karşısına çıkan ilk engel, Anadolu’nun bağrından kopup İstanbul’a gelenleri şehir kapısında bekleyen şeydir: parasızlık... Sayar, maddi olanaksızlıklar yüzünden geç girdiği üniversiteyi yine yine bu nedenden dolayı bitiremez. Üstelik düşlerindeki okuldur bırakıp gitmek zorunda kaldığı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü... Üniversite öğrenimi, hayatında yarım kalan tek şeydir, ardında bıraktığı ve derlenmeyi bekleyen şiirleri sayılmazsa... Gazete bayiliğiyle işe başlayıp Bozlak adıyla bir kültür ve sanat gazetesi çıkaran, edebiyat fakültesinde okuyamamış olsa da şiirler yazarak edebiyat dünyasına giren Sayar, adını 1970 yılında TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda derece alan ilk romanı Yılkı Atı’yla duyurdu. Yılkı Atı,TRT Roman Başarı Ödülünü (1971) kazandı. O yıllarda bir “edebiyat olayı” olarak nitelendirilen bu romanın ardından gelen Çelo (1972) romanı 1973 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü, Can Şenliği (1974) romanı ise 1975 Madaralı Roman Ödülü’nü getirdi Sayar’a. Yozgat’ta bir dönem de çiftçilik yapan yazar, ömrünün son yıllarını Ayvalık’ta resim yaparak, roman ve şiir yazarak geçirdi.

 

Yazmaya şiir ile başlar. İnsan ve doğa sevgisiyle dolu, toplumsal duyarlılığa sahip derin ve çarpıcı dizelerle örülü şiirleri yaşarken altı kitap halinde yayınlanır. 1950’lerden başlayarak romana ve bilahare hikâyeye yönelir. Eserleri yayınlandıkları dönemlerde geniş yankılar bulur, birçok ödüle layık görülür.


İkinci evliliğinin akabinde Ayvalık’a yerleşir. Sanat çalışmalarını yazıyla sınırlı tutmaz; erken dönemlerden başlayarak yaptığı tablolar 1990’lı yıllarda farklı şehirlerde sergilenir. 12 Ağustos 1999’da derlenmeyi bekleyen pek çok şiir ve yazı bırakarak aramızdan ayrılır. Mezarının bulunduğu şehir olan Yozgat’ta bir sokağa adı verilir. Sağlığında aldığı ödüllerden bazıları şunlardır: 1971 - TRT Roman Başarı Ödülü (Yılkı Atı), 1973 - TDK Roman Ödülü (Çelo), 1975 - Madaralı Roman Ödülü (Can Şenliği), 1987 - Yozgatlılar Dayanışma ve Kültür Derneği Şükran Plaketi, 1992 - Kültür Bakanlığı - Kültür Bakanı: D. Fikri Sağlar - 50.Sanat Yılı Plaketi, 1992 - Yozgatlılar Kültür ve Dayanışma Derneği - 50.Sanat Yılı Plaketi, 1992 - Gazeteciler Cemiyeti-Yozgat'ın İlk Gazetecisi Plaketi, 1995 - Edebiyatçılar Derneği Onur Plaketi ve Altın Madalya Ödülü,1998 - Türkiye Yazarlar Sendikası- İzmir Kitap Fuarı 98 - Yazarlık Emeğine Saygı Plaketi.   

 

Kırk dört yıllık gazetesinde yüzlerce, binlerce başyazı yazdı. 1989'da ikinci kez evlendi, Ayvalık'a yerleşti. Resim, şiir, roman yaşamını Ayvalık'ta sürdürdü. Ankara, Antalya, İzmir ve Ayvalık'a resim sergileri açtı. Ardında, derlenmeyi bekleyen pek çok şiir ve yazı bırakarak 12 Ağustos 1999 tarihinde aramızdan ayrıldı. Mezarı Yozgat'ta bulunmaktadır.

 

Eserleri

 

Yılkı Atı (Roman)

 

Şiirler: Üç vezin de aynı ustalıkla kullanılarak söylenmiştir. Aruz vezniyle yazılan şiirler çoğunlukla gazel ve rubaî tarzındadır. Nedim’den Niyazi-i Mısrî’ye tarz-ı kadîmin ustalarına yazılmış nazirelerle dikkat çekicidir. Mısralarında tasavvufî bir neşe gizlidir. Hece ile yazılan şiirler Yunus Emre’yi Aşık Veysel’ e bağlayan bu uzun soluklu yolun mühim bir merhalesidir.  Serbest tarzda yazdığı şiirler de şairliğini ispat etmede diğer iki vezinden aşağıda değildir. Dimağınızda gelenekle halin lezzetini birleştirecek bir eser.

 

Yozgat Var Yozgatlı Yok: Yazarın, 1930’lardan 1980’lere kadar fasılalarla yazdığı, Yozgat’ı ve Yozgatlıları anlatan eseri. Yozgat efendiliğinin sembolü olmuş kâmil insanların portreleri eşliğinde renkli bir Yozgat envanteri. Çapanoğlu’ndan başlayarak insanı merkeze alan, siyasi hadiseleri ironiyle yorumlayan farklı bir Yozgat Tarihi... Ahmed Hamdi’den hiç etkilenmemiş olsa da Anadolu şehir kitapları arasında Yozgat’a mutena bir yer ayırmıştır.

 

Noktalar (Deneme): “Dost, güzellik ve iyilik birbirini kucaklayan üç kavramdır. Biri birinden ayrılınca denge bozulur. Ve insan yeniden yalnızlığına düşer. Bu üç kavramı bir arada bulmak, yaşatmak, yüceltmek büyük kalplerin işidir. Ne yazık ki insan, insana bu büyük mutluluğa erişme olanağı vermez. Bu yüzden yalnız doğuyoruz, yalnız yaşıyoruz, yalnız ölüyoruz... “

 

Anılarda Yumak Yumak (Roman): Yedek Subaylığı sırasında muhafız komutanlığı vazifesiyle bir süreliğine Zile’ye gönderilen yazarın yola çıkışından yaşlı gözlerle trenden el sallayışına kadar yaşadıkları. Hayata yeni atılan bıçkın bir delikanlı, görmüş geçirmiş hayatının son demlerinde bir hakim. Hatıralar bütün çıplaklıklarıyla nakledilirken geri dönüşlerle zenginleştirilir. “Aman yavrum! Küçüklükten zevk duyma” der hakim Canan. “Küçüklük, adamı yer bitirir; büyüklüğe açılan yolu kapar. Sonunda “eyvah” dersin ama iş işten geçmiş olur.”

 

Dik Bayır (Roman): İlk sayfasından itibaren insanı saran bir roman. Bir köyün kuruluşunun ve dağılışının hikâyeleri bir arada. Alaman gurbetliği peyda olunca ardına bakmadan gidenlerin ve gidenlerle, gidenlerden gelecekleri bekleyişi bir hayat tarzı haline getiren çaresiz Anadolu köylüsünün hazin destanıdır. Gidenler gider; kalanlar yalnız kalır. Bitmek bilmeyen göçler silsilesine bir halka daha eklenir. Eserde Celalî isyanlarının tarihine Anadolu insanının gözünden bakılır. Halk diliyle yazılmış güzel mektuplarla örülüdür.

 

El Eli Yur, El de Yüzü (Roman): Siyasete bulaşmış, 1946 yılında Demokrat Parti Yozgat Şubesi müteşebbis heyeti kurucularından olan yazarın, anılarından yola çıkarak kaleme aldığı nefis bir kara mizah. 1954 ve 1957 seçimlerinde Zağcıoğlu köyünün genel durumunu, köylünün politikacılara bakışını, politikacılarla köy halkının karşılıklı beklentilerini anlatır. Güçlü ve zayıf yönleriyle insanımız, kurnazlık, uyanıklık ve acımasızlıklarıyla politik geleneklerimiz.

 

Can Şenliği (Roman): Madaralı roman ödülüne layık görülmüştür. Eşeğiyle yük taşıyıcılığı yapan yaşlı Hüseyin Ağa’nın yeni karısı tarafından horlanması ve yaşama sevincini yitirmesi anlatılır. "Oğlan oynamış oyuna gitmiş, çoban oynamış koyuna gitmiş." "80 yaşındaki Hüseyin Ağa bağımın bekçisi oldu. Bağa gittiğim bir gün:


- Efendâ, haşavuzdan (haşa huzurdan) bana bir golik alsana.

- Bu dağ yerinde ne gereği var, ne yapacaksın merkebi? Dedim.

- Ne yapacaksın olur mu efendâ! Ne yapacaksın olur mu! Heç yoksa adama ‘can şenliği’ olur. 

İşte bu yanıt, içimdeki yıkımın ve ‘Can Şenliği’ romanımın ilk noktası oldu."

 

Çelo (Roman): 1973, Türk Dil Kurumu ödülü almıştır. Yazarın çiftçilik yıllarında biriktirdiği resim ve sözlerin Çelo’nun hak arama mücadelesi içerisinde mezcedilişidir. Umutsuz sevgi ve zorla evlendirilme konularını işler. "Demek Abi, hökümete başvurursak bu iş olur. Demek, aranırsa arazimi alırım. Aah, bana bir atalık, bir babalık etsen de malımı mülkümü el ellerinden kurtarsan. İki dünyada da duacın olurum." Türk köylüsünü görmek istediğiniz gibi değil, olduğu gibi görmek için okunması lüzumlu bir eser.

 




Edebiyat severlere özel!!! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol